Kıbrıs Fatihi Erdoğan’dan, genç darbecilere teslim olmayı arzulayan Özel’e!..

Yeni Zelanda'nın Christchurch Kentindeki Nur ve Linwood Camilerine; 15 Mart 2019'da Cuma Namazında, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu cemaate otomatik silahlarla terör saldırısı düzenlenmişti.

Saldırılarda 51 kişiyi öldüren, 49 kişiyi yaralayan Avustralyalı terörist Brenton Tarrant, Ağustos 2020'de ömür boyu hapis cezasına çarptırılacaktı.

Saldırı, Yeni Zelanda'da 1943 yılından beri yaşanan en kanlı katliam olarak tarihe geçti. Katil Brenton Tarrant, silahlı saldırıyı, sosyal medyadan canlı yayınlamış; yine internette yayınladığı manifestoda da kendisini “sadece normal beyaz adam” olarak tanımlamıştı. Manifestosunda Hristiyanlığı kabul eden Beyaz Irkın üstünlüğünü savunuyordu.

Yeni Zelandalı teolog (ilahiyat/ din araştırmacısı) Prof. Dr. Douglas Pratta göre, saldırının asıl hedefi Müslümanlardı. Terörist Tarrant en çok; İslam dinini kabul eden Beyaz Hristiyanlardan nefret ediyordu.

Katilin katliam sırasında kullandığı silahların üzerinde “Türk Yiyici” anlamına gelen “TURKOFAGOS” ifadesi ve “Viyana 1683” ibaresi dikkat çekti. Şarjörlerden birinin üzerinde Kiril alfabesiyle Miloş Obiliç yazısı vardı. Miloş Obiliç, Kosova Savaşı’nda Sultan Murat’ı şehit eden Sırp olarak biliniyor. Manifestosunda ayrıca Türkleri tehdit ettiği görülecekti.

Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz'ın Doğu yakasında. Ama Boğaz'ın Batı yakasında, Avrupa topraklarında bir yerde yaşamayı denerseniz, sizi öldüreceğiz. Konstantinopolis'e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya, minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak.

Küresel Şer Şebekesinin bize bakış açısı böyle.

-Prof. Dr. Douglas Pratt

Teolog Pratt’a göre Hristiyan Beyaz ırkçılar; ‘Biz doğruyuz, siz yanlışsınız’ şeklinde özetlenen ve kendilerinden olmayanı dışlayan, Hristiyan Seçkinciliğini savunuyordu.

Fobi, Latincede “korku” demek. İslamofobi, İslam konusunda kişinin orantısız ve ölçüsüz korku hissetmesi olarak tanımlanıyor. Bu korku, gerçekçi değil. İnsan bilmediği bir konuya mesafeli davranır. İslam hakkında bilgisi olmayan bir kişi Müslümanlara mesafeli davranabilir. Bu İslamofobi değil sadece bilgisizlik.

Yeni Zelanda’da meydana gelen saldırı; İslamofobik saldırıydı.

İslam ve Müslümanları öne sürerek, şiddetin körüklenmesi ve araç olarak kullanılması Batılı toplumda yaygınlaşıyor.

Barış dini olan İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) hayatına bakıldığında; onun insanlara korku veren değil, merhamet ve güven veren bir rol model olduğu anlaşılmakta.

Marksist/ Komünist ideolojiyi yaymak ve başka devletlere aktarma arzusu güden Sovyetler Birliği’ne karşı NATO paktı kurulur. Sovyetler’in dağılması ile NATO; düşman olarak ‘Kökten Dinciliği’ hedef tahtasına aldı.

Batı literatüründe Kökten Dincilikten kasıt İslam. İslamofobi savaş ideolojisi için üretildi.

Avrupa’da insanların kültürel olarak Hristiyan olduklarını söylemesi; Küresel Karar Vericileri tedirgin ediyor. Halbuki İslam, yükselen bir medeniyet tasavvurunu içermekteydi.

Batı'da büyüyen İslam karşıtlığını körükleyenler arasında siyasilerin ve medyanın yer alması insanları şaşırtmasın. İnsanlığa karşı tehdide dönüşen İslam Düşmanlığı; Avrupa’da siyasi kariyer ve ikbal için kullanılacaktı.

Dünyada dostça yaşama arzusu ve varoluş gayesini keşfetmek için; iyiliği yayıp, Yaratıcının hoşnutluğunu kazanmak isteyen Müslümanlar o gün Rablerinin çağrısı üzerine Cuma namazı için toplanmıştı.

İnsanı, insan olma değerlerini sömüren; hedonizm/ hazcılığı ve ahlaksızlığı yücelten Küresel Hegemonya, insan kanı içerek iktidarını sürdürme peşinde. Batı merkezine uzak bir coğrafyada yer alan ve dünyanın en sessiz/ müreffeh ülkesi olarak değerlendirilen Yeni Zelanda’da da kapkara, kokuşmuş sistemlerini korumak adına o gün Müslümanlar kalleşçe katledilecekti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Zelanda'da Terörist Saldırı ve Müslümanlara Karşı Nefret ve Tahammülsüzlükle Mücadele Konusunda; İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Düzeyinde Açık Katılımlı Acil İcra Komitesi Toplantısı'nın açılışında konuşmasında; Müslümanları ve masum insanları toplu olarak hedef alan ne ilk ne de son saldırı olduğunu belirtmiş; bundan önce de dünyanın farklı noktalarında Müslümanların şiddete, zorbalığa ve katliamlara maruz kaldığını hatırlatmıştı.

22 Mart 2019 tarihinde İstanbul’da tertiplenen Dışişleri Bakanları düzeyindeki İİT Acil İcra Komitesi Toplantısı’nda alınan kararlar, İslam karşıtlığıyla mücadelede önemli bir referans noktası teşkil etmiştir. Bu anlayışla, İİT Dışişleri Bakanları Konseyi (DBK) 2020 yılında aldığı kararla, 15 Mart tarihini “İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü” olarak kabul etmiştir.

Türkiye’nin girişimi ve Pakistan başta olmak üzere İİT üyesi ülkelerin bir araya gelmesi ile 22 Mart 2022’de BM Genel Kurulu’nda 15 Mart İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü kabul edildi.

BM Genel Kurulu, 15 Mart Uluslararası İslamofobiyle Mücadele Günü'nde, İslam düşmanlığı ile mücadele için atılacak adımlar konusunda hazırlanan karar tasarısını kabul etti. Yapılan oylama, 0 "hayır" ve 44 "kararsız" oya karşılık 115 "evet" ile sonuçlandı.........

© Dikgazete.com