İslam'ı yeniden hayat odağı yapmak: Bütüncül bir yaşam inşası
Kozmik vakit daralırken; akıp giden/yiten zamanın peşinden koşan insanoğlu bazen ve hatta çoğunlukla varoluş gayesinden uzaklaşıyor.
Tekvir Suresinin 26. Ayetinde; kaçışı, insanoğluna soruluyor: “O halde (Kur’an’ı bırakıp) nereye gidiyorsunuz?”
İnsanoğlunun varoluşundan bu yana süregelen en temel arayış; “nereye gidiyoruz?” sorusudur.
Modern dünyanın dijitalleşmesi, hayatı kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda kaos, hız ve sekülerleşme (dinden uzaklaşma) eğilimlerini de yaygınlaştırıyor.
İnsanlık, kendisine teslim edilen pusula/ navigasyonu elinde tutmak istememektedir. Tüm dünyada ve özellikle İslam Coğrafyasında hayatın merkez odağına alınması gereken Kur’an; kıyıya konulmak istenilmektedir.
Sorulunca; “Elhamdülillah hepimiz Müslümanız!”.
Toplumda İslam’a biçilen rol; ibadet ve manevi ritüeller olarak görülmektedir.
Halbuki İslam; birey ve toplumların tüm hayat sistemlerini organize eden bir yaşama kılavuzudur. Ekonomiden siyasete, sağlıktan neslin devamına, doğumdan ölüme velhasıl tüm hayatı kuşatan bütüncül, ilahi bir sistemdir.
Kur’an, sadece bir ibadet ve dua kitabı değildir. O, insana kim olduğunu hatırlatan, varoluş gayesini hatırlatan, doğruyu ve yanlışı öğreten bir rehberdir.
Peki, Kur'an'ın rehberliğinden uzaklaşan insanlık nereye gidiyor? Bu uzaklaşmanın sonuçları hem bireysel hem de toplumsal düzeyde gözlemlenebilir:
Manevi boşluk ve kimlik krizi, ahlaki çözülme, sosyal adaletsizlik ve çatışmalar, kıyamet ve sonsuzluktan kaçış.
İnsanoğlu, bu yıkıcı........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden