21. Yüzyılda İslam tebliği: Sesle değil Hâl ile konuşmak

21. yüzyıl, hızın ve görünürlüğün çağı. Fikirler, inançlar ve kimlikler artık sınır tanımıyor; dijital meydanlarda yan yana geliyor, çarpışıyor, dönüşüyor. Böyle bir dünyada İslam tebliği de kaçınılmaz olarak yeni bir muhasebeye ihtiyaç duyuyor. Çünkü hakikat değişmez; fakat hakikatin dili, muhatabı ve yolu zamanla değişir.

Bugünün insanı artık uzun hitabelerden çok tutarlılığa, sloganlardan çok samimiyete bakıyor. Tebliğ, yalnızca ne söylendiğiyle değil, nasıl yaşandığıyla anlam kazanıyor.

Tam da bu noktada tasavvufun, yani İslam’ın ahlak ve irfan merkezli yorumu, 21. yüzyıl için güçlü bir imkân sunuyor.

Tasavvuf geleneği tarih boyunca tebliği zorlamayla değil, örneklikle yaptı. Dervişler gittikleri coğrafyalarda önce insan oldular; adaletli, merhametli, güvenilir bireyler olarak tanındılar. Bugün de uluslararası İslam tebliğinin en güçlü dili, tartışmacı söylemler değil; ahlaki temsildir.

Küresel ölçekte İslam algısının çoğu zaman krizler, çatışmalar ve sert imgeler üzerinden şekillendiği bir dönemde; tasavvufi yaklaşım, İslam’ı yeniden insanî, kuşatıcı ve evrensel bir zeminde anlatma imkânı sunar.

Hikmetle ve güzel öğütle davet” ilkesi, artık sadece bir ayet meali değil; çağın zorunlu iletişim stratejisidir.

21. yüzyıl tebliği öncelikle bireyin ahlaki inşası, toplumsal uyum........

© Dikgazete.com