Dostluğu ve düşmanlığı şahsa münhasır bir devlet olan İran, Türkiye sosyolojisinde eksik, önyargılı ve sınıfsal bir tanımlamayla açıklanmaya çalışılmaktadır. 534 kilometrelik sınır hattına sahip iki ülke arasında komplike davranışlar biçimi tercih edilmektedir.
4. güç faktörünün Türkiye’de İran algısını belirlemesi, kapalı bir yapıya sahip İran İslam Cumhuriyeti’nin yetersiz diyaloğu iki ülke halkları arasında tartışma biçimini de değiştirmiştir. Teknik boyutlarla realite edilmeye çalışılan bölge, medyatik, şovenist söylemlerle domine edilmeye çalışılmaktadır.
İki ülke arasında eğitim, kültür, ekonomi alanlarındaki çalışmalar, sınırlı ve düzeyli bir boyutta bırakılmıştır.
Türkiye-İran arasındaki ana omurga ise terör sorunudur. Devletlerin terör kavramları global anlamda kabul edilen biçim olarak belirtilse de içerik bakımından kendi inisiyatifleri ile doldurulmaktadır. İki devlet yöneticilerinin ziyaretleri sırasında ortaya koydukları tavırla saha arasında maalesef oldukça yetersiz bir çalışma vardır.
Derinlik boyutunu ele almadan, Türkiye’nin İran üzerine yaptığı çalışmalara değinmek gerekmektedir.
Türkiye, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Dışişleri Bakanlığı ve bazı İran araştırma merkezleri üzerinden komşu ülke hamlelerini okuma yöntemini tercih etmektedir. Bunun yanında akademik anlamda İran çalışmalarının olduğu bilinmektedir.
Halkta oluşan intiba ise ideolojik bağlamlarla ilintilidir. İran’a yaklaşım seçeneklerinin belirleyici unsuru, olaylar üzerine ortaya koyduğu tepkidir. Bu konuya örnek vermek gerekirse, İran’ın “İsrail’e karşı ortaya koyduğu tavır”la olumlu bir ivme yakalanırken, “Türklük üzerinde kurduğu baskı” gerekçesiyle olumsuz tercih kategorisine giren ülke durumuna düşmektedir.
Türkiye’de akademik olarak İran çalışan farklı gruplar mevcuttur. Bunlardan ilki seküler bir düşünce anlayışına sahip, İran’da bulunan ve nizamın ortaya koyduğu kuralları özgürlüksüz bir mottoya sığdırıp, karşı propaganda yapan kesimdir. İnanç noktasını baz alan bu kesim, kendi lehlerine olan ya da kendi isteklerini, “özgürlük” kavramıyla ilişkilendirip, İran rejiminin kurallarını “özgürlüğü kısıtlayıcı bir araç” olarak lanse........