Fetullahçı kumpas; Selam Tevhid davası (4) (Post Erdoğan’da Fes-Kadirist tasavvur)

ZÜRİH, İsviçre

Konuyla ilgili son yazıda “es” verdiğimiz, yani Fetullahçı yapının “gözünü karattığı” yerden devam edelim.

Devlet içindeki “paralel düzenek”, Selam Tevhid soruşturmasıyla aslında bir avuç insanın ismini hedef yaparak “”e koyulmuştu. Fetullahçılarınİran adına karşı casusluk faaliyeti”nde olmakla itham ettiği ve adlarını kamuoyuna duyurduğu “terörist” sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadardı.

Ama aynı soruşturmada binlerce insan, kanunsuz dinlenmişti!..

Bu nasıl olabilirdi ki?

Ya “Selam Tevhid örgütü” dar bir hücreydi ve “devlet” gerekeni yapıyordu, ya da uyduruk bir örgüt ihdas edilmiş, o bahaneyle binlerce insan hakkında dosya tutulmuştu.

Aslında yapılmak istenen de hedeflenen de çok açıktı. Bu şeytani akılla planlanmış bir kadro tasfiyesi çabasıydı. Ve Fetullahçılar, daha önce Ergenekon Davaları ve 17-25 Operasyonları’ndaki yöntemi burada da uygulamışlardı. Her şeyi bir çuvala doldurmuşlardı.

Örgütlü din” çevreleri dinlenmiyor, Fetullahçı gurup dinlenmiyor ama Edirne’den Kars’a kim ki “bağımsız İslamcı” tonda, onların telefonları gizliden dinleniyordu.

Baltanın keskin ucunu yine sert bir kayaya vurmuşlardı. Ekseriyeti birbirinden bağımsız ama organik bir kadroya, teşmil edilen “İrancı casus örgüt” yaftalaması sinsi ve şeytani bir işti.

Hedef alınan kadro, bir çuvala tıkılacak yığın olmadığı gibi, geniş bir fikri spektrumdan süzülen entellektüel hasılaydı da.

Yeri gelmişken konunun anlaşılması adına şunu belirtmekte fayda var; Türkiye’de İran’a müzahir guruplar, kişiler........

© Dikgazete.com