Bakanlık kumpasçılara dokundurtmuyor!..
“Atlar kaya üzerinde koşar mı, kimse denizde öküzle çift sürer mi? Ama siz, adaleti zehire, doğruluk meyvesini pelin otuna çevirdiniz.” Amos Kitabı: 6:12
4 Haziran 2024 tarihinde annemin rahatsızlığı için gittiğim Konya’nın Bozkır ilçesinde yaşadığımız olayla ilgili 15-06-2024’te “Ateistlerin dikkatine!.. Ve Sağlık Bakanı Koca’dan bir talep bir de öneri!..” (*) başlıklı yazı yazmış ve biraz da üstü kapalı bahsetmiştik!
Daha sonra 21-06-2025’te de “Allah’a ve yetkililere sesleniyorum: Adalet arıyorum!.. Şiddetli isyanım var!..” (**) başlıklı yazımızla da bir kez daha konuyu açarak yazmış ve yazının sonunda da; “Bundan sonra mahkemenin ne karar vereceği umurumda değil fakat kendisini şikayet edeceğimi söylediğim için iddia makamı, formülünü bulursa, bana hapis cezası bile verdirebilir!..” demiştik!
Benim ve annemin davacı olduğu bir konuda annemin şikayeti yok edilip, ben de davacıyken, davanın savcısı tarafında sanık durumuna düşürülmüştüm!
Kumpası ispatlamama rağmen 17 Temmuz’daki son duruşmada savcının ve hastane başhekiminin kumpasıyla ortada suç yokken; hukukun içine edilip, artırılarak bana üst sınırdan ceza verildi!
Olayı bölge idare mahkemesine taşıdım ve kumpas belgeleriyle birlikte delillerimi sunarak, idare mahkemesinin kararını bekledim!
Yapılan suçlama ve verilen en üst sınırdan cezayı inceleyen mahkeme, 27 Ekim 2025 tarihinde; bana kesin olarak ‘BERAAT’ kararı vermiş ve yerel mahkemenin kararını iptal ettiği gibi kumpası da tescillemiştir!..
Ben, öncesinden kumpas kurdukları gerekçesiyle davanın savcısı Yılmaz Dinler, hastane başhekimi Gökhan Bilgehan, bana ‘orospu çocuğu’ diyen Sevim Sevinç Ala, İbrahim Tayyip Arslan ve devletin polisi olmak yerine Gökhan Bilgehan’ın elemanı gibi çalışan "4* ** 1*" sicil nolu polis hakkında Adalet Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü (Daha sonra İçişleri Bakanlığı)’ne ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a birer dosya ile başvurmuştum!..
Burada bir örnek vereyim ki; sistemin nasıl çalıştığı anlaşılsın!..
Sağlık Bakanlığı’ndan işlem yapılması ve daha önce CİMER’e başvurumda taraflı davranıldığını, tarafsız müfettişlerce hastane güvenlik kamera kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum.
Bakanlık yazıyı Konya Valiliği’ne, valilik Konya İl Sağlık Müdürlüğü’ne, İl Sağlık Müdürlüğü de Bozkır Devlet Hastanesi’ne gönderiyor ve benim suçladığım başhekim ve diğer personelden cevap istiyor!.. Onların da, "Evet, biz Ali Mevlüt Kaya’nın suçlamalarını kabul ediyoruz, yazdıklarını yaptık" deme ihtimali yok!
"Hastanın tedavisi muntazam şekilde yapılmıştır. Herhangi bir eksiklik yoktur" diyerek, cevabı il sağlık müdürlüğüne gönderiyorlar.
Benim, anneme serum verilmemiştir, serumu hastane polisi Murat’ın girişimleriyle alabilmiştir. Bitince de çıkartılmamış; kendisi çekiştirirken kolunu kanatmış yine Murat’ın girişimiyle serum çıkartılmış, şikayetim boşa gidiyor!
Benimle birlikte mahkemelerde süründürülen 87 yaşındaki annem, 2025 Eylül ayında kötüleşince ben de yanına gidiyorum ve 29 Eylül’de annem vefat ediyor!..
Yaklaşık 10 gün sonra oradan ayrılıp yola çıkıyorum. Bir akşamüzeri evime gelince, kapıda zarf görüyorum.
30/09/2025 tarih ve Sayı: E41177161-730.11-289532889 cevap… Konya İl Sağlık Müdürlüğü Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Op. Dr. Himmet Durgut tarafından imzalanıp gönderilmiş!
Benim "kamera kayıtları incelensin" dememe rağmen daha önce CİMER’e gönderilen yazının aynısı ve yüzde yüz taraf olunan bir cevap…
‘Hastaya çok iyi bakıldığı filan fıstık..!’
Annemi kaybetmişim; biraz sakinleşip, yarın arayayım diye düşündüm!
Arayıp sadece "kamera kayıtlarını izlediniz mi; bu yazı Gökhan Bilgehan’ın size gönderdiği yazı mıdır?" diye soracağım!
Kamera kayıtlarını izlemediğini bildiğim halde hüsnüzan besliyorum!
Kendisini ertesi gün, daha ertesi gün ve ertesinin ertesi gün olmak üzere bir kaç defa aramama ve sekreterinin ‘numaranızı verin başkanım size dönecek’ demesine rağmen dönüş olmadığı gibi, ulaşmak da mümkün olmamıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Biz bu milletin hizmetkârıyız” deyip, bürokrat ve memurların da öyle olmasını isterken ve ben günde en az beş defa Allah’a (istesem daha fazla da ulaşabilirim) ulaşabilirken; tanrılığını ilan etmiş Himmet Durgut’a ulaşamıyorum ve hüsnüzanım kayboluyor!..
Bütün yazışmalardan sonra tek çarenin kişilere dava açmak olduğunu düşünerek Yılmaz Dinler, Gökhan Bilgehan, Sevim Sevinç Ala, İbrahim Tayyip Arslan ve "4* ** 1*" sicil nolu polisle ilgili kumpas kurma, görevi kötüye kullanma, adam kayırma, tarafsızlık ilkesine aykırılık, küfür, iftira, yalan, usulsüzlük, baskı ve zorlama, hukuksuz şekilde yargılama yaptıkları gerekçesiyle, belgelerle birlikte bölge idare mahkemesinin ‘beraat’ kararını da ekleyip yaklaşık 30 sayfalık bir dosya ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdum.
Savcılığın talimatıyla dosyam olayın geçtiği Bozkır Cumhuriyet Savcılığı’na gönderildi.
İki hafta sonra Adalet Bakanlığı’ndan, Bozkır Cumhuriyet Başsavcılığı adına gönderilmiş ve bir nüshası da bana mail olarak atılmış yazı geldi.
Adalet Bakanlığı davacı olduğum kişiler hakkında soruşturma izni vermiyor ve benim delillerimin soyut olduğunu belirtiyor!
Bu açık bir şekilde koruma ve kollamadan başka bir şey değildir!..
Şimdi delilleri yazayım da hem okuyucu hem de soruşturma izni verilmemesinde imzası olanlar bir kez daha görsün, soyut mu somut mu?!.
YILMAZ DİNLER HAKKINDA........© Dikgazete.com





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Daniel Orenstein
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel