ChatGPT en kibar arkadaşımız oldu!

celenkz@gmail.com

@ZehraCelenk

Fark etmişsinizdir: Canı istemezse artık kimse kimsenin mesajına, aramasına dönmüyor. Daha doğrusu bunun ilişkisel bir nezaket kuralı olması hali ortadan kalktı, ‘işine gelirse hemen, gelmezse hiç’ türünden tuhaf bir hal normalleşmeye başladı pek çok iletişim türünde.

Pandemi ve sonrasının bıraktığı ‘armağanlardan’ biri de giderek artan bir bencilleşme ve nezaketsizlik, şefkatsizlik hali oldu. Hepimizin içine sinmiş bir boş vermişlik, bir ‘benim de derdim var‘, ‘çok meşgulüm‘ kabuğu var. Çok iletişimsiz bir iletişim çağında yaşıyoruz. Herkes boğazına kadar dolu, ama pek kimsenin içi dolu değil. Birine “Nasılsın?” demek bile riskli; çünkü cevapsız kalabilir ya da seni bir anda kendi depresyonunun tanığı haline getirebilir.

Çocukluğumuzdan hatırlıyorum: Sevgi, sorumluluk da taşıyan bir mahcubiyet hissi ve özen içerirdi. Şimdi WhatsApp’tan bir mesaj atıyorsun; karşındakiyle yılların arkadaşlığı, paylaşılan sofralar, omuz başı sohbetleri var. Görüyor, görüldü oluyor, ama dönmeyebiliyor. Günler geçiyor. “Bir meşgulüm, döneceğim” bile yok. Sonra Instagram’da aynı kişinin ‘hayat kısa, arkadaşlıklar mühim, dost biriktirmek vs.’ temalı sevgi pıtırcığı ya da sitemkâr bir story’sine denk gelebiliyorsun. Günümüz ironisi: Gerçek hayatta ihmal ettiklerimizin sosyal medyadan telafisi her zaman mümkün. Dijital vicdan, bir başkasının hikâyesine kalp atmakla temizleniveriyor.

Bu arama sorma eksiklikleri konusundan kendimi muaf tutmadığımı da hemen belirteyim. Fakat ben en azından hala ‘içime dert olur’ kategorisindeyim. Yani bir aramayı haftalarca ‘daha iyi bir zamana’ erteleyebilirim ama yazılmış bir mesaja, bir soruya dönmemiş olmak gece uykumu kaçırabilir. Buna da şükür diyorum, bence bu çağcıl halle yeterince enfekte olmadığım anlamına geliyor çünkü.

Aslında herkesin çok fazla sorunu var, evet. Toplumsal sıkışmışlık ve gerginlik, güvencesizlik, geleceksizlik hissi, bu ağır sis içinde sürekli bir koşturmaca… Ama bütün bunlar, asgari nezaket ve ilişkisel sorumluluk duygusunun bu kadar kolay terk edilmesini haklı çıkarabilir mi? Bence çıkaramaz.
Çünkü bu haliyle, ilişkiler, bir tür ‘bireysel hayatta kalma oyununa’ dönüşüyor.
Bu oyunda da en iyi taktik şu: “Benim de canım yandı, artık kimseye emek vermem.” Çıkar ilişkileri de devreye girince kısa süre önce sizinle iletişim kurmak için yapmadığı şey kalmayan o sıcak arkadaşın artık kendini sağlama aldığı andaki değişimine inanamıyorsunuz. Sürekli bir ‘e hani ben insan sarrafıydım’ şaşkınlığı yaşanıyor. İnsanlar hep şaşırtabiliyor ama pek iyi biçimde değil. Tevazunun........

© Diken