Özdeğer nedir ne değildir?
Bazı insanlar kendini sevmeyi bir hedef gibi anlatır: Seveyim, tamamlanayım, rahatlayayım. Sanki içsel bir kapıdan geçilecek ve hayat nihayet düzlüğe çıkacakmış gibi.
Oysa özdeğer, geçilen bir eşik değildir; insanın kendisiyle kurduğu ilişkinin zeminidir. Sevgi gelir, geçer. Zemin ise yürüdüğün her yerde seninle gelir.
Bu yüzden özdeğer, romantik bir ‘Kendini sev’ çağrısından çok daha derin, daha somut ve daha gerçektir. İç sesinin tonu, hata yaptığında kendine nasıl davrandığın, sınır koyabilme becerin, başarısızlıkla çökmeme kapasiten… Bunların hiçbiri rastlantı değildir. Hepsi aynı kaynaktan beslenir.
Özdeğer, “Kendimi değerli buluyorum” demek değildir.
Özdeğer, insanın kendini insan olarak meşru görmesidir. Sevilebilir olmanın değil, var olmanın yeterli olduğuna dair sessiz ama kalıcı bir iç kayıttır.
Bu kayıt süreci pürüzlüdür. Çocuklukta bir nüsha yazılır, ergenlikte bu nüsha defalarca çizilir, yetişkinlikte ise sancıyla yeniden düzenlenir. Bu zemini daha iyi anlayabilmek için önce ne olmadığını ayırt etmek gerekir. Çünkü özdeğer çoğu zaman başka kavramların gölgesinde yanlış tanımlanır.
Özdeğeri anlamanın en net yolu, onu sıkça karıştırdığımız kavramlardan ayırmaktır. Özgüven, ‘Bunu yapabilirim’ duygusudur; performansla ilgilidir. Özsaygı, “Buraya kadar” diyebilme becerisidir; sınırla ilgilidir.
Özdeğer ise daha derinden konuşur: Yapamasam da, başaramasam da, bugün iyi hissetmesem de varım.
Son yıllarda sıkça kullanılan özyeterlik kavramı yapabilme inancını anlatır. Oysa özdeğer, yapamama ihtimalinde bile insanın kendini silmemesidir. Başarı özdeğeri parlatabilir; ama temelini atmaz.
Özdeğer vitrinde duran bir aksesuar değildir. Bir binanın kolonları gibidir: görünmez, konuşmaz, dikkat çekmez. Ama zayıf olduklarında, en şık salon bile yürürken sallanır.
Kavramlar netleştiğinde soru ister istemez geriye doğru gider: Bu zemin ilk kez nerede atılır?
İnsan özdeğerini aynada keşfetmez; başka bir insanın yüzünde tanır.
Bebek için dünya, önce bir temas deneyimidir. Duygularının fark edilmesi, karşılanması ve yatıştırılabilmesi bu temasın içindedir.
Gelişimsel psikolojinin işaret ettiği gerçek nettir: Değer duygusu, performanstan önce ilişkide kurulur.
Donald Winnicott’un ‘yeterince iyi’ dediği........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin