Bu yazıyı yarın okumuştunuz zaten

Dilbilgisi hatası yapmamak ya da hataları yakalama becerisine sahip olmak güzel Türkçenin garantisi değil. Tatlı dilin, etkileyici anlatımın, su gibi akıp giden bir metnin de. Feyza Hepçilingirler’in Türkçe “Off“u bir kere daha hatırlattı bunu bana.

Kitabın önsözlerini okudum. Üç önsözü var. İlki ilk baskı (1997) için, ikincisi 10. baskı için, üçüncüsü 18. baskı için. Benim elimdeki kitap 24. baskı. Şimdi baktım, yayınevi değiştirmiş, 51. baskıyı yapmış kitap. Yeni önsözler de var mı bilmiyorum.

İlk baskıya yazdığı önsözde kitabını şöyle tanımlıyor Feyza Hepçilingirler:

‘Medya’ya yönelik eleştirilerimle dil kavrayışımı birleştirerek keyifle okunabilecek bir kitap oluşturmak istedim. İstedim ki bu kitap bir ‘medya eleştirisi’ kitabı da olsun, bir ‘dil yanlışları’ kitabı da.”

Zamanında Siyah Beyaz gazetesine yazdığı dil yazılarını genişleterek oluşturmuş kitabını Hepçilingirler. Önsözlerden başka, ilk dört bölümü okudum. Genellikle katıldığım uyarılar, düzeltmeler. Ben uzmanlık alanım önsözlere döneyim.

İlk baskı önsözünün adı: “Önsöz Gibi.” Niye ‘gibi’, anlamadım. Bir kitaptaki herşeyi niye anlamaya çalışalım ki? Yazar anlamamızı isteseydi en azından bir ipucu verirdi. Öyle demek hoşuna gitmiştir de öyle demiştir.

Şu cümlelere takıldım:

“Türkçe konusunda gerçekten titizlik gösteren kişiler bile çoğu kez eleştirdikleri yanlışları yapmaktan kurtulamıyorlar. Bunda dilbilimcilerin ortak bir dil, ortak bir kavrayış geliştirememiş olmasının payı var. Türkçenin hangi yöntemle daha iyi öğrenilebileceğinin hiç tartışılmamış olmasının; herkesin yanlışlardan yakınırken doğrusunun ortaya konmamış olmasının… Daha pek çok şeyin.”

Söylenecek epey şey var.

İlk cümledeki kehanet bizzat Feyza Hepçilingirler’in metninde doğru çıkmış – birazdan göstereceğim birkaç örnek.

İkinci cümle bence yanlış bir yargı taşıyor. Mesela Feyza Hepçilingirler’in, Onhan Pamuk’un, benim eleştirdiğimiz ya da eleştirmediğimiz yanlışlara düşmekten kurtulamayışımızın sorumlusu dilbilimciler değil, ortak bir dil kavrayışı eksikliği de değil. Yeterince titiz olsaydık, dile yeterince hakim olsaydık o hataları yapmazdık. Kendi yetersizliklerimizden başka bir sorumlu arayacaksak, editörden başka kimi bulacağız? Editör yetersizliği Türkçe yazının en önemli sorunlarından biridir. İyi editör herkese lazımdır, iyi yazara daha çok lazımdır. İyi bir editörü olsaydı Feyza Hepçilingirler burada göstereceğim hatalarla çıkarmamış olurdu kitabını.

İyi bir editörü olsaydı, üçüncü cümledeki hatayı düzeltirdi mesela: ‘herkesin’ dersen o cümle bozuk olur, ‘herkes’ olmalı. Dilbilimcilerin ortak kavrayış geliştirememesi değil bu hatanın sorumlusu.

Şu hatanın sorumlusu da onlar değil:

“Bu arada unutulanlar, sözdiziminden vurguya; yazımdan, noktalamadan tonlamaya; anlamdan anlatıma bütünüyle Türkçe oluyor.”

Yanlış nerede? Sadeleştirirsek bu cümle şunu diyor: ‘Unutulanlar,........

© Diken