İbrahim Kaboğlu’na gösterilen tepki siyasetçiye ve bize ne söylüyor?
Herkesi sersemleten hızda bir şeyler oluyor ülkede. Artık ‘yenidoğan’ faciası pek konuşulmuyor. Zaten bebeklere dair haberler (ve Allah bilir başkaca kimlerin!) ‘Narin’ cinayetinin yerini almıştı. Bir ay öncesinde ise katledilen hayvanlardı gündem. Tanık olduğumuz her şey, ‘yönetemediği’ ileri sürülen iktidar blokunun ‘bu şekilde’ yönettiğini gösteriyor. ‘Yönetemedikleri’ iddia edilenler, Kürt meselesine dair hayli cüretkar ve biz ölümlüler için beklenmedik ‘ataklarla’ gündemi belirledi ve muhalifliğinin sınırları her zaman iktidar tarafından çizilen muhalefetin çevresini bir kez daha çitle çevirdi. Şimdi o sınırları aşmadan, yine iktidar bloku tarafından belirlenecek süre zarfında konuşulacak.
Henüz hiç kimsenin tam olarak pek bir şey anlamadığı, olup bitenin hiçbir ayrıntısına vâkıf olmadığımız güncel gelişmeler üzerine ‘tahminde’ bulunmanın fazlaca anlamı yok. Yapılan her yorum birkaç saat sonra değersizleşiyor. Bazen yalnızca ‘seyretme’ seçeneği veriliyor yurttaşa. ‘Yurttaş’ dediğime bakmayın, sözün gelişi… Türkiye deneyimi, her gelişmede, bir yurttaş ve insan olarak ‘otoritelerin’ gözünde hiçbir değerimizin olmadığını tekrar tekrar öğretiyor. Bu konu sonraki yazılara kalsın…
İstanbul Barosu’nun yeni başkanı İbrahim Kaboğlu’nun seçim sonrası yaşadıklarının, bu hengamede önemsizleşmesini istemedim. Üzerinden yeteri kadar süre geçti. Kaboğlu’nun karşılaştığı tepkinin yalnızca onu ve Baro yönetimini ilgilendirmediği kanısındayım.
Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu, İstanbul Barosu başkanı seçildi ve beklenebileceği gibi, bir zafer konuşması yaptı. Konu nasıl oraya geldi bilmiyorum; bir yerde, Anayasa’nın ilk üç maddesine dair bir şeyler söyledi. Özü şuydu: “Değişmez maddelere olumlu anlamda dokunulabilir.” Sözlerinin ardından, artık Türkiye’de âdetten olduğu üzere bir linç kampanyasıyla karşı karşıya kaldı. Bunun üzerine, biri kısa diğeri uzun iki açıklama ve bir de ‘konuyu açan’ yazı yayınladı. İlgili haberi buraya bırakıyorum.
Bana kalırsa İbrahim Kaboğlu’nun seçim zaferi konuşmasında bu konuya girmesi ‘yersiz’ ve ‘zamansız’ bir tercihti. Hem başarıyı gölgeledi, hem de haksız bir kitlesel öfkeyle sınandı. Bana yersiz ve zamansız görünen o sözler, kuşkusuz Hoca’nın tercihidir ve belki de ‘mesleki deformasyon’ kaynaklıdır. Her neyse, İbrahim Kaboğlu’nun benim savunmama ihtiyacı yok.
Beni ilgilendiren, Kıbrıslıların söyleşiyle ‘asapları bozulmuş’ ülkemizde,........
© Diken
visit website