Ben yaştakilerin ‘Türkiye’ diye bildiği, terk ediyor sahneyi yavaş yavaş. Genco Erkal, ömrümün neredeyse tamamıydı, çocukluğum, gençliğim ve orta yaşım. Bakmayın şimdilerde siyaset esnafının sık sık paylaştığı Nazım şiirlerine, Genco Erkal, herkesin Nazım Hikmet şiiri okumaya cesaret edemediği devirde ‘komünist şair‘in dizelerini seslendirdi, politik tiyatro yaptı, soruşturma ve yasakları göze alarak. Temmuzun son günü yitirdiğimiz insan, yalnızca özgün bir oyuncu değil, on yıllar boyu sayısız yurttaşa örnek olmuş, cesaret vermiş bir semboldü.
Son derece şanslı bir insanım. Yaşımın yettiği yıllar içinde, ne kadar önemli oyuncu varsa hemen hepsini sahnede doya doya seyredebildim. Çok yetenekli insanlara, birbirinden iyi metinler ve yönetmenliklere tanık oldum. Sadık bir tiyatro seyircisi olarak, oyun metinlerinden ve sahneye koyma üsluplarından, sanata ve yaşama dair çok şey öğrendim. Doğru sözün, korkunun üzerine gitmeyi gerektirdiği ve halkına yalan söylemeyen sanatçıların o sözü en hoş biçimlerle topluma aktarabilme gücüne sahip olduğu, öğrendiklerimden yalnızca biri.
Genco Erkal’ın heyecan verici serüvenini köşe yazılarına sığdırmak imkânsız. Burada sadece, 2020’de, Ayşegül Yüksel’in kaleme aldığı ‘Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu Serüveni-Güneşin Sofrasında’ (Kırmızı Kedi) kitabını tanıttığım yazıdan bir alıntıyla yetineceğim:
“İlk profesyonel oyunculuğu (Robert Kolej, Galatasaray ve Genç Oyuncular deneyimleri bir yana) Kenterler’de. ‘Salıncakta İki Kişi’ ve ‘Çöl Faresi.’ Yıl 1959. Ardından Sururi-Cezzar tiyatrosuna katılıyor ve 1963’te ‘Aslan Asker Şvayk’ ile yıldızlaşıyor: ‘Müsaadenizle arz edeyim, efendim.’ Arka arkaya geliyor büyük reji ve oyunculuklar. ‘Keşanlı Ali Destanı’ ve ‘Bir........