İHSAN DAĞI
Rehine değişimi için sağlanan kısa bir aradan sonra İsrail çocuk, sivil, hasta vs. demeden Gazze’deki katliamlarına devam ediyor. Savaşın başlangıcından bu yana Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin konusuna giren bir dizi ‘suç’ işlendiği kuşkusuz. Uluslararası toplum sessiz veya etkisiz kaldı, ama dünyanın neredeyse her bölgesinde milyonlar insani ve vicdani bir tavır alarak hem kendi hükümetlerini hem de İsrail’i protesto etti. Orantısız güç kullanarak bir halkı toptan cezalandırma ve yok etme girişimi, Filistinlilerin kimliklerinden ve hatta Hamas’tan bağımsız olarak çok farklı ülkeden, dinden, ulustan insanlar tarafından kınandı. Ancak, çatışmanın her iki tarafından da bazıları, olayları ‘medeniyetler çatışması’nın bir uzantısı olarak ‘değerlendirme’yi ihmal etmedi.
İsrail’in Gazze’de yaptığı katliam ve Batılı devletlerin İsrail’e verdiği destek tarihsel ‘İslam-Batı çatışması’ söylemine İslam ülkelerinde ve de Türkiye’de güç katmış görünüyor. Filistin halkına destek veren ve İsrail’i lanetleyen neredeyse herkes bir yandan da Batı’yı İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımın ‘suç ortağı’ ilan ediyor. Gazze savaşı, geleneksel İsrail-Filistin sorununun bir parçası olmaktan çıkarılarak, bir tür ‘haç-hilal çatışması’na dönüştürülüyor.
Bu, bazı çevrelerde üretilen ve yayılan kasıtlı bir söylem stratejisi olabileceği gibi, belli bir tarihsel/kültürel çevreden gelen kesimlerin Batı’ya standart bakışını da yansıtabilir. Sonuç değişmez; Filistin’de olup bitenleri, İsrail saldırılarını ve Batı’nın rolünü ‘İslam-Batı’ çatışması ekseninde okumaya ve ‘satın almaya’ eğilimli bir kitle var ve bu kitle büyüyor.
Huntington ‘medeniyetler çatışması’ makalesini 1993’te yazdı, ama bizim coğrafyada bu ‘çatışma’nın toplumsal hafızadaki tarihi çok eskidir, Haçlı seferlerine kadar gider. Derin bir ‘haç-hilal’ çatışması ‘anlatısı’ Türkiye’yi........