Meyhane olmak için doğmuş |
@behzatsahin7
Ne yani, siz saymıyor musunuz? Ben her yolculuğumda sayarım. Kaç durak kaldı, yol daha ne kadar sürer? Tabii esas soru, uçağı kaçırır mıyım? Bunu daha çok Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan uçacağım zaman, M4 Kadıköy-Sabiha Gökçen metrosunda yapıyorum.
23 istasyonlu bu hattın tam ortasında Gülsuyu var. Oraya gelince 11 duraklık geri sayım başlıyor. Esenkent… Hastane-Adliye… Soğanlık… Hah, işte bu Soğanlık şimdiye kadar benim için bir durak adı olmaktan başka bir şey ifade etmiyordu; 15’inci durak. Artık bir duraktan çok çok fazlası. Bir meyhane durağı.
Demek ki bir vesile olmamış bugüne kadar, oraya gitmemi gerektiren. Zaten öyle yol üstü bir yer de değil. Taammüden gitmek gerek. Bora bey (Egemen Bora Çetin, 43) vesile oldu, sağolsun, Meyhane Köşesi okuruymuş. Tuzla’daki Buz Bardak’ı okuyunca “Eh, madem buralara kadar geldi, ben de bir-iki yer tavsiye edeyim” diye düşünmüş. Düşünmekle de kalmayıp mesaj attı.
Kendisi bir bankanın Tuzla şubesinde yönetici, evi de Kartal’da. Önerdiği iki yer Kartal sınırları içinde. Bunlardan ilki Kadırga Restaurant, Soğanlık’ta. Diğerini de listeme aldım.
Benim için sadece bir durak adı olan Soğanlık, işte bu sayede ete-kemiğe, daha doğrusu rakı-mezeye büründü.
İlk kez indiğim bu durakta adresi yine sayın Google’a sordum tabii. Metrodan yürüyerek 19 dakika gösteriyor. Kuzeye doğru ilerleyip Atatürk Caddesi’ne ulaşınca sağa döneceğim.
Adını koyamadığım bir farklılık var burada. Sanki başka bir şehirdeyim. Yürürken Bora beye mesaj attım, “Uygunsanız beklerim” diye. Şimdi çıkmış bankadan, bir saate kalmaz gelirmiş. İyi, ben de not tutarım bu arada.
10 dakika sonra Kadırga’dan içeri girmiştim bile. Caddeye cepheli olsa da girişi pasaj içinden.
Garson, ortada bir masa önerdi fakat ben kapının tam karşı köşesindeki caddeye bakan masayı gözüme kestirdim. Birazdan tekrar gelip, “Siz Bora beyin misafiriymişsiniz. Size başka masa ayırmıştık” dedi lâkin tüm salona hâkim mevzimi terk etmedim.
Kendimi tanıtıp Bora beyin misafiri olmadığımı, aksine hesabı herhangi bir indirim bile kabul etmeden ödeyeceğimi açıkça, gerekçeleriyle anlattım. O da bu durumun kendisini aştığını söyleyerek patrona, Bilgin beye (Yılmaz, 60) yönlendirdi. Buralardaki teamüllere rağmen, biz iki meyhaneci, şartlarım konusunda anlaştık. Bu konuşmayı bir de Bora beyle yapmam gerekecek anlaşılan.
Rakının her markası varmış, ben klasikten şaşmayıp 50’lik söyledim.
Meze seçmek için salonun sonundaki dolabın başına geçtim ama seçmek pek kolay olmayacak; 20’yi aşkın meze var. Dolap deseniz, parlıyor. Temizlik ve lezzet vaat ediyor. Mutfakta da her yer pırıl pırıl, düzenli.
Aşçı Rüçhan beye (Doğan, 56) tavsiyelerini sordum. Başladı saymaya “İşkembe salatası, barbunya pilaki, beyin, soslu patlıcan, acılı ezme, patates salatası, haydari…” Hepsine varım da bir yerde durmak gerek. Bunların üstüne sadece semizotu salatası ekledim. Yarımşar porsiyon........