Yeşil zeytini neden yemedin Sait?
Sanat da var / Edebiyat
‘Sana okumak için yazdım o kadar!’
Bir cümle bu kadar mı ters yüz eder insanı?
Giyim kuşam, yemek ve kahve anadan babadan olmak kaydıyla yılın altı ayı aç kalmak isteyen yazar olsun!
Yok artık canım.
Tam da böyle aslında… Taksim sahnesinin önündeki gazeteciden son vapura yetişmek için bilet parası borç alan hocalarımız olmadı mı?
Kim adam?
‘Ben, sandallar içinde bir sandal, denizler içinde bir deniz, insanlar içinde bir insan. Yani! Omonya meydanında akşam oluyor. Gökyüzünden sandallarla şarkılar geçiyor. Arabalarda ışıklar kayıyor, bir at kişnemesi duydun mu? Bir fayton geçti mi delicesine aklından…’
Hakkında bilinenler o kadar sıradan, o kadar ansiklopedik ki!
Gerçekten kimdi Sait?
Onu modern Türk hikayeciliğinin babası yapan yeteneği nereden kaynaklanıyordu?
Bir gün annesine yazdığı kitapların telifi dahil her şeyi Darüşşafaka Cemiyeti’ne bırakmayı teklif edecek kadar parayla, mal mülk ile işi olmayan, Tünel’den Taksim’e akşamüstleri sol kaldırımdan yürüyen, siyah gözlüklerinin ardında kederli bir yüz barındıran öykü, roman, şiir, röportaj yazarı; aslında edebiyatçı olarak anılması gereken Sait Faik, kimdi?
Adada müze haline dönüştürülmüş evi de tam bir fikir vermiyor.
Hakkında küçük küçük anlatılan hikayelerden, muzip hatta çokça gülümseyen bir adam düşünüyoruz, ama yazıları öyle........
© Diken
