Ah ödüller vah ödüller! |
Sanat da var
Ödül sanatçı için hayatın kıymetli anlarından biridir.
Ancak tehlikeli de bir andır.
O sihirli anda ödül, birdenbire sanatçıyı ele geçiriverir.
Ülkemizde de dünyada da örnekleri çoktur. O anda sanatçının içinden bir şey çıkar ve büyük büyük cümleler söylemeye başlar; bir şeyleri över, bir şeyleri yerer, bir şeylere karşı bayrak açar, hiç beklenmedik cümlelerle bir şeyin tarafı oluverir.
Sonra sahneden iner, normal hayatına döner; o hayata baktığınız zaman siz de şaşkına dönersiniz!
Yine de bu herkes için geçerli sayılmaz. Ödülden başı dönmeyen, hatta ödüllerin başını döndüren sanatçılar da vardır.
Hangisinin hakiki, hangisinin yapma olduğunu seyirci şıpın işi anlar. Geriye tozu alınacak, kime benzediği belli olmayan heykelcikler kalır.
Nereden çıktı bu ödül hikayesi diyeceksiniz?
Aklınıza gelen meseleler değil. Onlar skandal bile sayılmaz. Küçümencik maceralar… Bugün var, yarın yok. Var gibi görünse de yok!
Yıl 1964. Üç gün sonra yani 22 Ekim günü… Paris’te edebiyat ve düşünce dünyası, sarsıcı bir haberle yerinden oynadı; Jean Paul Sartre, kendisine verilen Nobel Edebiyat Ödülü’nü reddediyordu.
Paris edebiyat dünyasının dedikodularına hele o yıllarda oldukça alışıktı fakat, bu tavır bütün alışkanlıkların dışındaydı.
Bir sanatçının,........