Müziğimizin Modern Ozanı Fikret Kızılok…
Münir Fikret Kızılok yada daha bilinen adıyla Fikret Kızılok, müziğe daha Galatasaray Lisesi’nin ilkokul bölümündeyken kendisine hediye edilen kırmızı akordeonla başlar. Sınıfındaki bir arkadaşının klarnetçi babasından ilk müzik derslerini de alır. Sınıf arkadaşlarıyla küçük bir müzik grubu kurarlar ve merasimlerde türkü söylerler. Beğenilip alkışlanırlar, teşvik edilirler. İlkokul ve ortaokulu bitirip liseye geçen Kızılok akordeonu bırakarak gitar çalmaya karar verir. Bu kararında dönemin efsane Rock’n Roll sanatçısı Elvis Presley‘in payı büyüktür. Presley’in yaptığı müzik Rock’n Roll… Bu müziğin kökeniyle ilgili birçok tartışma söz konusu. Rock yapan grupların bir çoğu Güney Amerika çıkışlı. Rock’n Roll’un Afrika müziğinin Avrupa çalgılarıyla terkip edilmesinden meydana geldiği hususu kabul görmekte. Presley bu müziğin kralıdır o zamanlar. Sahne performansı ve şarkılarıyla kitleleri büyüler. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de gençler Onun gitar çalışına, dans edişine, sahnedeki duruşuna hayrandır. Fikret Kızılok da bu gençlerden biri. Lise yıllarında ve sonrasında Kızılok ve grubunu destekleyenler arasında Barış Manço ve Timur Selçuk da var. Bu iki tecrübeli isim yol gösterici bir misyon üstlenirler.
Liseden sonra İstanbul Diş Hekimliği Yüksekokulu’nda dişçilik eğitimine başlar Kızılok. Her şeye rağmen müzikten kopmaz. Arkadaşlarıyla çalıp söylerler. Küçük konserler… Sonrasında arkadaşlarıyla profesyonel anlamda müzikle ilgilenme kararı alırlar. Bu yıllarda yaptıkları işler pek tutmaz. Yeniden eğitim hayatına yoğunlaşarak okulu bitirir. Müzikle ilişkisini bitirmez. Arkadaşlarıyla yine de çalıp söyler. Barış Manço’yla yakınlaşırlar. Son sınıfta okurken arkadaşı Arda Uskan‘la bir yolculuğa çıkarlar. Bu yolculuk Kızılok’un müzik hayatının dönüm noktasıdır. İyi ki bu yolculuğa çıkmış diyoruz. O, bu yolculuğun sonunda Âşık Veysel var. Menzil Veysel’dir. Yalnız bu menzil diğer menziller gibi baştan belli değildir. Yol Kızılok ve Uskan’ı Veysel Baba’ya götürür. Âşık Veysel sözü merkeze alan bir geleneğin içinden gelmiştir. Anadolu’nun sözlü gelenek kalesinin son burçlarından. Teknik ve mekanikle üzeri örtülmüş adeta ölmüş bir varoluş alanında değildir. O yüzden Onun söylediği her şey yalındır, gösterişsizdir… Dinleyenin, izleyenin yüreğine saplanır söyledikleri. Ansızın yakalanıverir. Çırılçıplak kalır insan Onu dinlerken. Acıyı da anlatır, aşkı da…........
© dibace.net


