Dere: “Bu Kitap Bir Bakıma Benim Bestem.”

“Uzaklara Giden Hükümdar” hem adıyla hem kapağıyla ilgi çekici bir kitap. Kitabınız Birinci Hane, Teslim ve İkinci Hane adlarını verdiğiniz üç bölümden oluşuyor. Kitabınız neden bu adlar altında üç bölümden oluşuyor? Birinci Hane sekiz, İkinci Hane dört öyküden oluşurken Teslim bölümünde diğer bölümlerdeki öykülere nazaran iki kısa öykü bulunuyor. Bunun herhangi bir sebebi var mı?

“Uzaklara Giden Hükümdar”ı kitabın başında da belirttiğim gibi sözsüz bir Türk müziği formu olan peşrev gibi tasarlamaya çalıştım. Bu kitap bir bakıma benim bestem. Peşrevler genellikle dört, beş haneden ve haneler arasında icra edilen teslimden oluşurlar. Teslim nakarat gibi daha kolay kulakta kalan, daha kıvrak bir bölümdür. Bu nedenle kitapta teslimdeki öyküler küçürek öykü. Yalnız benim peşrevim iki hane, bir teslimden oluşuyor yani nakıs (eksik) bir peşrev. Bu peşrev okurun içinde onun öykülere eşlik eden yorumu ve duygularıyla tamamlayacak. Benim ümidim bu yönde.

Kitabınızın başında öykülerinizi müziğin, kadim anlatıların ve şiirin rüzgârına kapılarak yazdığınızı belirtiyorsunuz. Öykülerinizin baş tarafında şarkı adları yer alıyor. Müzikle alakanız ve yazma serüveninize müziğin etkisi hakkında neler söylersiniz?

Müzik benim hayatımda edebiyat kadar mühim bir yer tutuyor. Çocukluğumdan beri böyle. İyi bir dinleyici olduğumu söyleyebilirim ve tür ayırt etmeden dinliyorum. Şehrimdeki korolara katılıyor, konserleri takip ediyorum. Müziğin insanı ulaştırdığı ufuklar diğer sanatların çok çok üstünde. Benim beynimin arka tarafında film sahnelerine eşlik eden müzikler gibi sürekli bir şeyler çalıyor ve sesler, enstrümanlar, özgün icralar zihnimde çeşitli görüntüler oluşturarak bana daima ilham veriyor.

Bu soruya bağlantılı olarak birkaç noktayı daha sormak isteriz. Genelde öykülerinizde fonetiğe, metin içi musikiye ve ritme önem verdiğiniz hissediliyor. Ciddi bir kelime işçiliği de var. Kelimeleri yerli yerinde ve miktarınca kullanıyorsunuz. Neler söylersiniz bu tarzınızla ilgili?

Yazarken dil üzerinde özellikle zaman ve emek harcayan bir yazar değilim. Benim zamanımın çoğunu kurgu üzerinde çalışmak alıyor. Ama sözün darasını almanın mühim olduğunu, boş yere okuru yormamak gerektiğini düşünüyor, metnimdeki fazlalıkları atmaya çalışıyorum. Eski kelimeleri, onların müzikalitesini, anlam derinliğini seviyor, günlük hayatta da kullanıyorum. Her yazarın kalemi zamanla oturur, üslup da yazdıkça belirginleşir. Sürekli yazıyorsanız sesiniz, sesinizin ahengi gibi bir yazı dili oluşuyor. Öykü ya da denemelerimdeki üslubum da zamanla, kendiliğinden şekil aldı, öyle de gidiyor.

Kitabınıza adını veren öykünüzden de anlaşıldığı üzere yol, yola çıkmak, yolculuk, yolda olmak önemli temalardan. Neler düşünüyorsunuz yol ve yola çıkmak, yolda olmak üzerine? Bu temaların ruhsal izdüşümleri de var mı?

Güzel soru, teşekkür........

© dibace.net