menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

2025 Yıl Sonu Edebiyat Değerlendirmeleri-XI: Orhan ARAS

8 12
latest

2025 yılı edebi anlamda sizin için nasıl geçti?

Almanya’dan Türkiye’ye taşınma gibi problemler çok zamanımı alsa da 2025’de yine çok yoğun çalıştım. “Ustanın Aşkı” ve “Yaban Oğul” romanları üzerinde yoğunlaştım. Zaman buldukça da Halk Bilimcisi Nizamettin Onk ve Azerbaycan’ın ünlü bestecisi Üzeyir Hacıbeyli hakkında monografiler yazdım. Onların geçmişte yaptıkları çalışmaları ve yabancı araştırmacıların onları nasıl değerlendirdiklerini araştırdım. Birisi yayımlandı, diğer ise 2026’da yayımlanacak.

2025’de daha önceden yazdığım üç kitabım yayımlandı. Birisi tanıdığım ünlü yazarları anlattığım “Kaşgar’dan Berlin’e Portreler ve Kitaplar”, “Gönül Dünyamızın Yıldızları”, “Gurbetin Ozanı: Ozan Yusuf Polatoğlu” isimli kitaplarım Mi Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturuldu. Azerbaycan’da ise Ali ve Nino romanın yazarı “Kurban Said Kimdir” eserim Çapar Yayınları aracılığıyla yayımlandı.

Bu yıl okuduğunuz ve sizde iz bırakan üç kitap adı söyler misiniz?

Bu yıl nedense Macar yazarlara ağırlık verdim. Agota Kristof’un “Büyük Defter”, “Kanıt” ve “Üçüncü Yalan” üçlemesi savaş, zorbalık, yalnızlık ve insanın büyük dramını anlatması açısından beni çok etkiledi. Dili, anlatımı ve konusu çok çarpıcı.

Yine Nobel Ödülü alan Laszlo Krasznahorkai’nın “Urga Tutsakları” romanını okudum. Muhteşem bir romandır. Türkçeye çevrildi mi bilmiyorum. Laszlo bir günlük tarzında yazdığı bu romanda insanın sonsuzluk arayışını ve kayboluşunu anlatmaktadır:

“Gobi Çölü’nden geçmek, Rus tren vagonlarıyla Pekin’e doğru çölü aşmak, sonbahar gününde Rus trenlerinin ortalama hızıyla Gobi Çölü’nün cansız boşluğuna, Bogd Dağları’ndan Moğol-Çin sınırına doğru yola çıkmak, içine girmek, iz bırakmamak, kendini yok ilan etmek, dünyevi varoluştan geçici olarak buharlaşmak anlamına geliyordu; çünkü bu koşullar altında bu çöl, binlerce yıllık, cennetvari bir masal kaçış metaforunu yok ederek, sonsuzluğun gerçek olmasına rağmen bizim için kabus gibi korkunç bir gerçeklik olduğunu; sonsuzluğun tanrıların diyarı olmasına rağmen katı, ulaşılmaz, soğuk ve cehennem gibi olduğunu; sonsuzluğun, deliliğe kadar ısıtılmış mükemmel ve kaderci bir simetriden başka bir şey olmadığını; sonsuzluğun, tekrarın ideal, yok edilemez mükemmelliğinden başka bir şey olmadığını iddia ediyordu.”

Okuduğum üçüncü roman da yine bir Macar yazarındı. Almanya’da tanıştığım........

© dibace.net