Medeniyet, Âhlak ve Modernite: Özakpınar İle Ökten Arasında Bir Okuma
Sadettin Ökten, medeniyet tasavvuru kavramını geliştirirken Yılmaz Özakpınar’ın teorisinden esinlendiğini konferanslarda, söyleşilerde belirtmiş ve Özakpınar’ı “yol açan” isim olarak anmıştır. Sadettin Ökten’in “Medeniyet Ufku” başlıklı kitabındaki (2025) “modernitenin kutsalı yoktur” (Ökten, 2025: 165) mottosunun Yılmaz Özakpınar’ın (1934-2022) “medeniyet” yaklaşımı ile uyum göstermediğini düşünüyorum. Bu yazıda söz konusu uyuşmazlığı izah etmeyi amaçladım.
Özakpınar’ın teorisinde “her medeniyetin temelinde bir inanç ve ona bağlı bir ahlâk nizamı vardır.” (Özakpınar, 2007: 227). Medeniyeti kuran iki esas vardır: Birincisi, toplum hayatı, belirsizlikleri gideren, fiillere istikamet veren, kurallar koyarak istikrarı sağlayan inanç ve ahlâk nizamı ile teşekkül etmelidir. İkincisi, inanç ve ahlâk nizamı kavramsal düzeyde esaslara dayanmalı, insan zihni muhakemeyle yeni sonuçlar çıkararak fiillerini ve eserleri bilinçli olarak seçip, kararlaştırmalıdır (Özakpınar, 2007: 228). Özakpınar’a göre her toplumda (ilkel toplumlarda bile) “kültür” bulunmaktadır. Medeniyetin ortaya çıkması için onu varlığa çıkaracak topluluğun kültür eserlerini, inanç ve ahlâk nizamının vazgeçilmez esaslarıyla bağdaştırması gerekir. Medeniyet, kültür eserlerinin meydana geldiği sosyal ortamı hazırlayan, o eserleri tasarımlamak için gerekli ruhsal yönelişi ve enerjiyi sağlayan kaynaktır (Özakpınar, 2007: 229). Özakpınar’a göre ilkel toplumların “kültür” sahibi olması, onların “medeniyet” geliştirmeleri için yeterli koşulları sağlamaz. “Medeniyetin şartı, bilgi ya da teknik/teknolojik seviye değil; insanların huzur içinde yaşayabildikleri ve hep birlikte razı olarak ulaştıkları istikrarlı toplum hayatıdır” (Özakpınar, 2007: 114). Görüldüğü gibi müellif toplumların “medeniyet durumu”na varışlarını dindarlık-muttakilik yahut bilgi-teknoloji ile ölçmemekte, “insanların huzur içinde yaşayabildiği istikrarlı toplum düzeni” kriteriyle açıklamaktadır. Ona göre ilkel toplumlar “biyolojik ihtiyaçların tatmini maksadını aşmayan küçük sosyal birimlerdir; bütün zamanlarını ve çabalarını hayatta kalma mücadelesine harcamaya mahkûm olurlar.” (Özakpınar, 2007: 115). Özakpınar “medeniyet tasavvuru”nun ortaya çıktığı toplumlarda ahlâk nizamını belirleyen inanç esaslarının “sahih” olup olmamasıyla ilgilenmemekte, bu ahlâkın (ve onun dayandığı inancın) toplumu huzurlu kılmasını (asayiş, berkemâl durumunu) esas almaktadır.
Özakpınar’ın perspektifinden bakıldığında Batı uygarlığının “kutsalsız” olduğu söylenememektedir. Nitekim Özakpınar bu uygarlığı şöyle tasvir etmiştir (özetleyerek aktardım):
“Batı medeniyeti, Roma medeniyetinin zulmüne ve çöküş devrindeki ahlâk düşkünlüğüne bir ilaç olarak gelen Hristiyanlık inancından kaynaklandı. Kilise’nin bin yıllık tahakkümüne tepki olarak ortaya çıkan Rönesans düşüncesi, hümanist yönelişi doğurdu. Rönesans ile Yunan ve Roma medeniyetinin eserleriyle yeniden temasa gelme, bir taraftan dikkatleri ahiret hayatından bu dünyadaki hayata çevirirken, diğer taraftan güce tapmayı ve başarma ihtirasını bir inanç haline getirdi. Hümanizm ve onun uzantısı olan bireycilik inancı, başarma ihtirası ve güce tapma ile bütünleşti. Bin yıldan fazla ruhlara hükmetmiş ve topluma nizam vermiş olan Hristiyanlık, vicdan meselesi olarak görüldü. Fakat geniş halk yığınlarının ruhunda duygusal bakımdan önemli yer işgal etmeye devam etti. Batı medeniyetinin temeli olan inanç, çeşitli kaynaklardan beslenerek bir alaşım halinde böyle oluştu. İşte Avrupa ülkelerinin ve Avrupa’nın uzantısı olan Amerika Birleşik Devletleri’nin kültürlerini şekillendiren inanç alaşımı budur. Bu inanç ve ona bağlı ahlâk nizamı Batı medeniyetinin esasıdır. Batı toplumunun üyelerinin ortaklaşa benimsediği kurallar, başka toplumların gözünde ‘ahlaksızlık’ sayılsa bile o son tahlilde Batı toplumunun ahlâkıdır. Bu teorik yaklaşımda ‘ahlak’, düzen ve istikrarı sağlayan davranış kuralları olarak içeriğine göre değil, yerine getirdiği sosyal işleve göre kavramlaştırılmıştır. Batı medeniyetinin ahlâk nizamında, bireyin başkasına zarar vermemek şartıyla istediği gibi davranma, istediği gibi düşünme özgürlüğü vardır.” (Özakpınar, 2007: 231-233).
Görüldüğü üzere Yılmaz Özakpınar, Batı uygarlığının toplumsal yaşamını belirleyen düşünüş ve davranışların İslâm’a göre “ahlâksızlık” sayılması hususunu önemsememekte; ahlâkı, asayişi sağlayan değer sistemi olarak ele almaktadır.........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin