Kentleşme, Yozlaşma ve Asabiyet: İbn-i Haldun Paradigmasında Çelişkiler
Kimi aydınlar sosyolojik gözlemlerini dile getirdiklerinde şu ifadede bulunmaktadır: “Toplumumuzda büyük bir ahlâkî çürüme baş göstermiştir.”
Toplumsal çürümeyi kentleşmeye bağlayan yaklaşım İbn-i Haldun tarafından ortaya konulmuş ve Batı düşüncesinde de kendisinden sonra pek çok yazar tarafından savunulmuştur. İbn-i Haldun’a göre “Toplumlar kentleştikçe sekülerleşir, ahlâk değerlerini referans almaz. İnsanlar arasındaki ilişkiler menfaat avcılığına, erdemini kaybetmiş ideallere (zenginlik, sınırsız tüketim, gösteriş, mallarda yarışma) yönelir.” İbn-i Haldun’a göre insanlık darlık döneminden bolluk dönemine doğru ilerlemekte, ancak bu ilerleyişi “toplumsal entropi” ile frenlenmekte, böylece çözülme başlamaktadır. İbn-i Haldun’un paradigmasına göre köylülük, çobanlık ve göçebelik (bedâvetin farklı şekilleri) beşerî anlamda üstün ahlâkî değerleri içselleştirmiştir. Muhammed Abid Cabirî, İbn-i Haldun’un sosyolojik bakışını naklederken onun şöyle dediğini belirtir (özetleyerek aktardım):
“Bedevîler verimsiz arazilerde, çöllerde ve çorak topraklarda yaşar. Bu gruptaki toplulukların genel karakteri göçebe ve hareket halinde olmalarıdır. Bu tür topluluklarda bireyleri birbirine bağlayan yegâne bağ, kan bağıdır. Bu bağ aynı zamanda bu toplulukları birbirinden ayıran hususiyet konumundadır. Kan bağı, bir topluluğun kendi dışındaki başka bir toplulukla karışmadan, nesep itibariyle saf ve halis kalabilmiş olmasıyla sağlanır. Yaşamları için zorunlu olan miktarla yetindikleri, yeme içme konusunda aşırıya gitmedikleri ve her şeyi birbirine karıştırmayıp sade bir şekilde beslendikleri için, görünümleri ve ahlakları daha güzel, renkleri daha saf, bedenleri daha temiz, daha ölçülü ve daha sağlıklıdır. Ahlakları çarpıklıktan daha uzak, zihinleri bilgi ve idrak noktalarında daha keskindir. Karakterleri ilk fıtrata yakın, ayıp ve çirkin alışkanlıkların tekrarlanmasıyla insanda meleke haline gelen kötü huylardan uzaktırlar. Onlar, hadârîlere göre daha cesur ve daha güçlü, ayrıca düşmanı geri püskürtme konusunda kendilerine güvenleri daha fazladır. Dayanıklılık onların karakteri ve cesaret onların seciyesi haline gelmiştir. Ne zaman bir savaşa çağrılsalar, hazır durumdadırlar. Onlardaki bu nitelikler, ilk fıtrata uygun olan din faktörünün de dahil olmasıyla birlikte kendilerindeki kötü nitelikleri de ortadan kaldırır. Din onlar için bir vicdanî müeyyide olur, bu müeyyide onların kibir, rekabet ve çekişme huylarını giderir, böylece onların bir araya gelip sosyal bir yapı oluşturmaları ve yönetilebilir hale gelmeleri kolaylaşır. İçlerinde, kendilerini Allah’ın emirlerini........© dibace.net





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden