menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İslâmcılığın Sözde Demokratlığı ve Cumhuriyet Eleştirisinin Tutarsızlığı

6 6
21.11.2025

İslâmcı aydınlar “Cumhuriyet” rejiminin söylemde “halk egemenliği” kavramını esas alarak temellendirilmek istendiğini, ancak fiiliyatta hiçbir zaman bu ülkünün gerçekleşmediğini ifade etmektedir.

Bu ideolojiye bağlı aydınlar, Cumhuriyet sisteminin Türkiye’de 1923’te hayata geçirilen modelinin de “Tek Parti rejimi” olarak tesis edildiğini ileri sürmektedir. Onlara göre “halk adına halk için” hareket eden teknokrat ve bürokratlar bir “elitizm” imal etmiştir. İslâmcı aydınlar “Halkçılığın” gerçekte politik kararları almada etkin bir “halk iktidarı”nı amaçlaması gerektiğine işaret etmektedir. Onlara göre asker/bürokrat/aydın zümreye verilen temsil yetkisi, “halk”ın iktidarı belirleme sürecinden ve siyasal kurumlarından dışlanmasını amaçlamıştır.

İslâmcı Aydınların “Cumhuriyetsiz Demokratlığı”

İslamcı aydınlar bu ön eleştiriden sonra “Cumhuriyet” rejiminin (illizyonist bir retorikle) “demokratik” olması gerektiğini ileri sürmektedir. Bu perspektifin iddiasına göre Türkiye Cumhuriyeti’nin ister Tek Parti dönemine bakılsın, isterse 1950’den sonraki süreçteki yapılanmasına bakılsın, “demokratik” nitelik kazanamadığı açıktır. Kısaca, İslâmcılara göre Cumhuriyet, “monarşi”yi sona erdirmekle beraber, “demokratik ilkeleri ideal düzeyde hayata geçiremediği” için “bürokratik” karakter kazanmıştır. Bu ise, “halk üstünde hiyerarşik”, patrimonyal[1] bir iktidar imal etmiştir. Oysa Cumhuriyet rejiminin “demokratik olma” yükümlülüğü bulunmamaktadır (Carl Schmitt). Zira Cumhuriyet, üç rejime karşıt bir siyasal sistemdir: 1) Monarşi, 2) Aristokrasi, 3) Teokrasi. Demokrasi ise, bir rejim değil, hükümeti seçme usulüdür.

İslâmcılığın “demokratik” bakışla ortaya koyduğu bu “Cumhuriyet” eleştirisi gerçekte bir pragmatizmdir. Diğer ifadeyle yukarıdaki söylemin sahibi aydınlar, hem “İslâmcı” olup, hem de eleştirilerini İslâm tarihine bakarak değil, antik Yunan polisi içinde doğmuş “demokrasi” tasavvuruna bakarak ileri sürme “uyanıklığı” göstermektedir.

İslâmcı Aydınların “Demokratik” Eleştirilerinin Çelişkileri

Cumhuriyet sisteminin eleştirisi eğer bir İslâmcı tarafından yapılmaktaysa, mesele İslâm tarihinde idealize edilen “devlet-toplum” tasavvuru bakımından ele alınmalıdır. İslâmcılığın “referans” kaynağının “İslâm” olması gerektiği öncülünden hareketle şu hususlara dikkat çekilebilir:

1) “Eğer üzerinize Habeşî ve burnu kulağı kesik bir köle, emir tayin edilse, onun emirlerini dinleyiniz ve itaat ediniz.” (İbn Mâce, Cihad, 39; Buhârî, Ahkâm, 4). “Beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.” (Veda........

© dibace.net