Milli Marşımız Üzerine-III / Azerbaycan Mili Marşının Kabulü…

“Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.”
Mehmet Akif Ersoy
Türkiye Cumhuriyeti İstiklal Marşı’nın Şairi

Üzeyir Hacıbeyli adına Azerbaycan Devlet Senfoni Orkestrası, 25 Mayıs 1992’de gerçekleştirilecek olan kamuya açık dinleti için eserleri icra etmeye hazırlanıyordu. Devlet marşı için sunulmuş dört eserin tamamı Üzeyir Bey’e aitti. Besteciler hazırladıkları eserlerin partitür ve notalarını Besteciler Birliği’ne teslim etmişlerdi. Tüm organizasyon işlerine Besteciler Birliği’nin birinci kâtibi Tofik Guliyev başkanlık ediyordu. Eserlerin notalarını da o teslim alıyordu.

Hatırlıyorum, Aydın K. Azim’le birlikte Besteciler Birliği’ne gitmiştik. Partitürü ve notaları Aydın hocamız Tofik Guliyev’e verdi. Tofik Hoca partitürü sayfa sayfa açıp ilgiyle gözden geçirdi, sonra şakayla karışık şöyle dedi:

“Aydın, günlerdir seni bekliyorum. Herkes teslim etti, bir tek sen kalmıştın. ‘Herhalde fikrini değiştirdi, katılmak istemiyor’ diye düşündüm.”

Aydın K. Azim cevap verdi:

“Tofiq hocam, artık benden çıkmış bir mesele… Katılsam da katılmasam da her yerde ‘Azerbaycan Marşı’ zaten seslendiriliyor.”

Tofiq Guliyev gülümseyerek,

“Ama her sabah saat 6’da radyoda devlet marşı çalınıyor,” dedi.

Sonra ekledi:

“Katılanların her birine 1000 manat telif ödenecek. Doğrusu, böyle bir iş için çok büyük bir ücret değil ama yine de bereket versin.”

Böylece birkaç dakika şakalaşıp vedalaştılar.

1989 yılında Yusif Semedoğlu, Aydın K. Azim’den eseri iki haftada hazırlayıp kaydedilmiş hâlde kendisine ulaştırmasını rica etmişti. O dönem için bu son derece zor bir işti. Ama Aydın Hoca bunu başarabileceğini söylemişti.

Bu noktada bazı ayrıntılara temas etmek isterim. Yazının önceki bölümlerinde belirttiğim gibi, Azerbaycan’da ilk kez 1989’da besteci Serdar Ferecov, Üzeyir Bey’in bilinmeyen iki marşını Edebiyat ve İncesenet gazetesinin 14 Temmuz sayısında yayımlamıştı. Aydın K. Azim de “Azerbaycan Marşı”nı o sayıda görüp üzerinde çalışmaya başlamıştı. Serdar Ferecov ise marşları ünlü Türk müzikoloğu Etem Üngör’ün Türk Marşları kitabından almıştı. Her iki marş, 1965’te ilk defa Etem Üngör tarafından yayımlanmıştı.

Etem Üngör’den önce “Azerbaycan Marşı”nın sözleri Türkiye’de ve Almanya’da çeşitli dergilerde defalarca yayımlansa da notalar ilk kez 1965’te Türk Marşları kitabında görünür olmuştu. Bu çok değerli bir tarihî bilgidir. Yazının ilerleyen bölümünde bu konuya özel olarak döneceğim. Çünkü Etem Üngör öyle bir iş yapmıştı ki, birkaç cümleyle geçilemez. Onun hizmetini ayrıntılı biçimde açıklayacağım.

Etem Üngör eserin yalnızca melodisini, yani tek sesli hâlini yayımlamıştı. Aydın K. Azim bu tek sesli varyant üzerinde çalışmış, eseri bugün duyduğumuz hâline getirmişti.

Bunları hatırlatarak demek isterim ki, eğer bu işle başka bir besteci uğraşsaydı, belki de eser bugün çok farklı bir biçimde seslendiriliyor olacaktı. Çünkü her bestecinin kendi üslubu, orkestrasyon anlayışı vardır. Aranjman ve orkestrasyon çok şey değiştirir. Aydın K. Azim, Üzeyir Bey’in ruhunu ve nefesini koruyarak mükemmel bir iş ortaya koymuştu.

Yusif Semedoğlu eserin iki haftada tamamen hazırlanıp banda alınmasını rica ettiğinde, Aydın K. Azim “Azerbaycan Marşı”nın klaviri üzerinde çalışmayı henüz tamamlamıştı. Yani eseri piyano ve ses için armonize etmişti. Normalde önce armonik yapı kurulur, klavir hazırlanır, ardından partitura yazılır. Partitura, orkestradaki tüm enstrümanlar ile koroyu içeren büyük notasyondur. İtalyanca’da paylaşım, dağılım anlamına gelir.

Aydın Hoca’nın iki hafta içinde partitürü yazması, tüm enstrüman ve koro partilerini ayrı ayrı çıkarması, orkestranın bunları çalışıp hazırlaması ve sonunda eserin kaydedilmesi gerekiyordu. Tüm bunları iki haftada yetiştirmek neredeyse imkânsız görünüyordu. İş çok, zaman çok azdı. Ama Aydın K. Azim hiç gecikmeden işe başladı. Yanılmıyorsam partitür bir gecede hazırlandı.

Partileri çoğaltmak için benden birini bulup çağırmamı rica etti. Bu başlı başına bir meslekti. O dönem Azerbaycan’da bu işle sadece 2–3 kişi ilgilenirdi. Onlara “ses kopyalayıcıları” denirdi – musiki kâtipleri. Çok zor bir işti.

Düşünün: orkestrada her enstrüman için parti ayrı ayrı yazılır. 20 birinci keman, 20 ikinci keman… Her pult için 10 nüsha gerekir. Bugün fotokopiyle çoğaltmak mümkündür ama o zaman hepsi elle kopyalanıyordu.

Devlet Senfoni Orkestrası’nda kemancı Rauf Elefsedzade ile görüştüm. Partitürü gösterdim. Kaç günde kopyalayabileceğini sordum. Elinde işi olduğunu, bir haftada bitirip ardından en az on günde bunu yapabileceğini söyledi. Rica ettim, yalvardım; sonunda kabul etti. İki gün iki gece çalışıp tüm partileri teslim etti. Aydın K. Azim notaları orkestraya ve koroya ulaştırdı, provalar başladı.

Aydın Hoca notaları Tofiq Guliyev’e teslim ederken tüm bu yaşananlar gözümün önünden geçti.

25 Mayıs 1992’de Müslüm Magomayev adına Azerbaycan Devlet Filarmonisinde büyük bir kalabalık vardı. Milli Meclis’in (Milli Şura’nın adı değiştirilerek Milli Meclis olmuştu) devlet marşı komisyonu üyeleri, milletvekilleri, bakanlar, bilim ve sanat insanları, aydınlar, siyasetçiler devlet marşı için sunulan eserlerin kamuya açık dinletisi için toplanmışlardı.

Komisyon başkanı Firudin Celilov, 18 Mayıs’ta Başbakan Yardımcılığına atanmıştı. Bu atama bizde “Azerbaycan Marşı”nın devlet marşı olarak kabul edileceği yönünde bir umut uyandırmıştı. Çünkü Firudin Celilov hükümette kültür-hümaniter sahadan sorumluydu. Biz de safça konunun çözümünün kolaylaşacağını düşünüyorduk…

Sahneye Üzeyir Hacıbeyli adına Devlet Senfoni Orkestrası oturmuştu. Komisyon üyeleri ve davetliler yerlerini aldıktan sonra şef Eli Cevanşir orkestranın önüne geçti ve “hazır ol” işareti verdi.

İlk olarak Azerbaycan SSC Devlet marşı çalındı. Elbette ki korosuz, orkestral versiyon. Eser çok görkemlidir. Üzeyir Bey, 1944’te yazmıştır. Sözleri Samed Vurgun ve Süleyman Rüstem’e aittir. 1978’de yeni Anayasa kabul edilince metinde Hüseyn Arif bazı değişiklikler yapmış, Stalin’in adı metinden çıkarılmıştır.

Bu devlet marşının ve Sovyet ulusal marşının çok ilginç bir tarihi var; ilerleyen yazılarda genişçe anlatacağım.

1978’deki Anayasa sonrası Niyazi devlet marşı yeniden düzenlemişti. Büyük ustalıkla yaptığı bu düzenlemede eser olağanüstü bir parlaklığa kavuşmuştu. Daha önce nefesli orkestra ve koro için seslendirilirken, Niyazi onu büyük senfonik orkestra ve koro için işlemişti.

Bazıları “Azerbaycan Marşı devlet marşı olamaz” diye iddia ediyordu. Oysa Azerbaycan SSC devlet marşı ritim ve tür olarak aslında marşa yakındır. “Azerbaycan Marşı” ise biçim olarak klasik marş formundan farklıdır. Bu apayrı bir konu, ileride ayrıca durmayı düşünüyorum.

Nihayet Tofiq Guliyev’in sunduğu varyant çalındı. Orkestra eseri yüksek ustalıkla icra etti. Açıkçası eser, Niyazi’nin düzenlemesine neredeyse çok benziyordu; ciddi bir fark hissedilmiyordu. Sadece bakır nefesliler biraz daha öne çıkarılmıştı ki bu da esere ihtişam katmıştı.

Ardından Vasif Adıgözəlov’un sunduğu Üzeyir Hacıbeyli’nin Koroğlu operasından “And Korosu” çalındı. Daha sonra Musa Mirzeyev’in devlet marşı için işlediği “Ey Veten” korosu geldi. Orkestrasyon başarılıydı. Son olarak sıra “Azerbaycan Marşı”na geldi.

Şefin “hazır ol” işaretinden sonra orkestranın yüzlerinde tuhaf bir ifade belirmişti – belki bana öyle geldi. Eser büyük bir coşkuyla çalınmaya başlandı. Herkes nefesini tutmuş dinliyordu.

Eser bittiğinde olağanüstü bir şey oldu: orkestranın tüm üyeleri ayağa kalkıp alkışlamaya başladı. Bu çok ender görülen bir durumdu. Müzisyenler, eser hakkındaki ilk duyguyu böyle belli eder. Onların bu davranışı, bu ölümsüz müziğe kayıtsız kalmanın imkânsız olduğunu gösteriyordu. Ardından bütün salon ayağa kalkıp alkışladı.

İcralardan sonra komisyon üyeleri görüşmek üzere müdürün odasına çekildi.

Bu sırada Tofiq Guliyev, Aydın K. Azim’e yaklaşarak tebrik etti:

“Aydın, çok güzel işlemişsin. Çok beğendim. Yüksek ustalıkla orkestrasyon yapmışsın. Aferin sana.”

Ardından herkes tebrik etmeye başladı. Adeta “Azerbaycan Marşı” devlet marşı olarak kabul edilmiş gibiydi… Bir süre sonra komisyon üyeleri odadan çıktı. Firudin Celilov açıklama yaptı:

“Yarın komisyon çalışmalarına devam edecek, eserlerin metinleri tartışılacak ve ardından karar açıklanacak.”

Akşam evde haberleri izledim. Programın sonunda filarmoniyle ilgili haber yayınlandı. Telli Penahkızı konuya dair geniş bir özet verdi ve komisyonun oybirliğiyle Tofiq Guliyev’in düzenlediği Azerbaycan SSC devlet marşına öncelik verme kararı aldığını ve 27 Mayıs’ta oylamaya sunulacağını bildirdi.

Bu haberi duyunca şaşırdım. Çünkü filarmonide bizzat duymuştum: metinlerin ertesi gün tartışılacağı söylenmişti. Hemen Aydın K. Azim’i aradım. O da şaşırmıştı. Haberleri izlememişti, inanmak istemedi.

Sonra Cövdət Hacıyev’in yayına gelmeye razı olduğunu öğrendik. Bu bizi hem sevindiriyor hem de endişelendiriyordu: “Ya bana yayın saati vermezlerse?”

Gülnare Qurbanova’yı da bilgilendirdim. O komisyonun tüm organizasyonunu........

© dibace.net