Şiir ve Empati

Şiir sevenlerin birçoğu her şiirin yaşanmış bir gerçeklikten doğup doğmadığını merak eder. Ünlenmiş ve bestelen aşk şiirlerinin öznesi çoğu kez şairlere sorulur. O duygu halinin hayali olamayacağı zannedilir.

Şiir duyarlı bir kalbin meyvesidir. Bu duyarlılık sadece insanın kendi deneyimlerine mahsus değildir. Duyarlılığı harekete geçirecek başkalarının başından geçmiş olsa bile şair tanık olduğu acıları, hasretleri, hüzünleri yaşamış gibi hissedebilir. Bunu sanatına malzeme olsun diye rol gereği yapmaz. Bir sonbahar rüzgârı sararmış bir yaprağı doğal bir şekilde nasıl dalgalandırırsa şairin kalbi de aynı doğallıkla dalgalanır.

Yatılı okulda okurken arkadaşlarımın bazıları sevdiklerine mektup yazarlardı ve benden akrostiş şiir yazmamı isterlerdi. Onların yaşadıklarını ve duygularını öğrendikten sonra şiire dökerdim. Mektuplarında kendi duygularını anlatan benim şiirim olurdu.

Başkalarının aşklarını dile getiren bestelenmiş ünlü şiirlerden birkaç örnek verelim.

Cemal Safi (1938-2018) bir akşam sonrası pencereden dışarıyı seyrediyor. Dışarıda yağmur yağıyor. Ayakkabısı yırtık, üstü perişan ve sırılsıklam olmuş biri bir evi arıyor. “Tunç Apartmanı…” diye soruyor. Sonra o perişan haliyle gözden kayboluyor. Cemal Safi durumdan çok etkileniyor. Bu adamın sevdiği birini aradığını düşünüyor. Hemen bulduğu karton kâğıda, “Ya Evde Yoksan” isimli şiiri yazıyor. Orhan Gencebay bu şiiri besteliyor. Şiir çok sevilen bir şarkıya dönüyor.

“Aşkınla ne garip hallere düştüm
Her şeyim tamam da bir sendin noksan
Yağmur yaş demeden yollara düştüm
İçim ürperiyor ya evde yoksan

**

Ya yolu kaybettim ya ben kayboldum
Ne olur bir daha karşıma çıksan
Tepeden tırnağa sırılsıklam oldum
İçim ürperiyor ya evde........

© dibace.net