ÖFKENİN EN YAKININA DÖNMESİ |
Bazı öfkeler vardır; sesi bugünden gelir ama kökü çok eskiye dayanır. Sözcükleri bugünkü tartışmaya aittir belki ama yükü çocukluktan taşınır.
En yakınınıza yönelen öfke, çoğu zaman karakterinizin sertliği ya da hayatın yorgunluğu değildir. O, zamanında kabul edilmemiş bir hâlin gecikmiş sesidir.
Çocukken sevgi “şartlı verildiyse” çocuk bunu hemen öğrenir: “Böyle olursam sevilirim”, “susarsam kabul edilirim”, “güçlü görünürsem kalırım.” Ve o anda gerçek benlik yavaşça geri çekilir. Görülmeyen, duyulmayan, sorulmayan bir parça olarak içeride kalır. Bu parça ağlamaz artık; susar. Ama susmak iyileşmek değildir. Susmak, beklemektir.
Yıllar geçer, çocuk büyür, beden değişir, roller değişir. İçeride bekleyen o parça yerini terk etmez; uygun bir an arar. İlginçtir, bu anlar genellikle en güvende hissettiğimiz yerlerde gelir. Hayata, kalabalıklara, iş yerindeki arkadaşlara, patrona, yabancıya karşı kendimizi tutarız. Ama........