Eğitimde Karar Zamanı: Yüzleşelim mi, Halının Altına mı Süpürelim?

Günümüz dünyasında küresel ekonominin yeni trendleri, iş ve çalışma koşullarının önemli ölçüde değişmesine sebep oluyor. Eskinin en iyi meslekleri, sektörleri ve iş pozisyonları, yeni dönemde sahip olduğu popülariteyi koruyamadığı gibi standartlarında da önemli bir erime ile karşı karşıya kalıyor. Bu süreçte yaşamını sürdürmek adına gelir elde etmek için emeğini arz edenlerle, işlerin yerine getirilmesini sağlamaya yönelik olarak talep edilen emek arasında oluşan uyumsuzluk; işgücü piyasasında her geçen gün artan türde sorunları karşımıza çıkarıyor.

İnsanlığın ekonomik büyümeyi sürekli artırma arzusu, iktisadi modellerde gün geçtikçe yeni unsurlara yer verilmesine ve her birinin katkısından bu süreçte yararlanılması için çaba gösterilmesine neden olurken; teknolojik ilerlemenin gerçekleştirilmesi ve beşerî sermayenin artırılması gibi pek çok gelenekselleşmiş faktörün izlenen politikalarda yeterli ölçüde etkili olduğu kuşkuludur. Diğer bir deyişle, toplumda “Eğitim şart!” şeklinde ezber haline gelen yaklaşım bir tarafa, gerçekte eğitimin bir optimum seviyesinin olduğu ne yazık ki yaygın biçimde gözden kaçırılıyor. Daha açık ifade etmek gerekirse, salt niceliği öne çıkararak, daha fazla insanın daha uzun süre eğitim almasını hedefleyerek iyi bir şey yapmış olmuyoruz.

Teknolojik Gelişme, Yapay Zekâ ve Eğitim

Dördüncü sanayi devriminin getirdiği yeni teknolojiler, otomasyon ve özellikle yapay zekanın insan yaşamına her geçen gün daha çok nüfuz ettiği yeni koşullar altında, toplumların eğitime yönelik geleneksel bakış açılarını zaten yeniden ele almasını gerektirirken, yanlışlığı ortada olan mevcut sistemlerin hacmini daha da büyütmesinin bir manası yoktur.

Zira makroekonomik açıdan verimli bir kaynağa dönüştürülemeyecek bir alanda eğitim için yatırım yapılması, mevcut kaynağın atıllığının dışında, eğitim sektöründe de atıl kapasite yaratılması anlamına gelecektir. Ekonominin sektörlerinde zaman içerisinde yaratılan bu atıl kapasite, makroekonomik düzeyde büyük bir verimsizlik yaratmakla kalmayacak, ekonomideki kaynak dağılımının da uzun vadede yapısal anlamda bozulmasına neden olacaktır.

İşgücü piyasası halihazırda arz ve talebin sadece nicelik yönünden değil nitelik yönünden de buluşamadığı çok sayıda faktör barındırmaktadır. Mikro düzeyde gözlenen bu faktörlerin koca bir çığ gibi makroekonomi üzerine düşmemesi, daha doğrudan bir ifade ile işsizlik, genç işsizliği, işgücüne katılımda azalma, kayıt dışı çalışma, çeşitli sosyal sorunlar, suç faaliyetlerinde artış gibi uzayıp giden bir silsile ile sıralayabileceğimiz gündemlerle karşı karşıya kalmamak adına, esasen bireysel tercihlerin ürünüymüş gibi görünen bu konu, aslında devletin asli gündem maddelerinden biri haline gelir.

Bir ülkede doğurduğu etkiler çerçevesinde oldukça karmaşık olarak kabul edilecek olan işgücü piyasasındaki bu uyumlaşma meselesi bakımından, bir insanın hayata gelmesinden işgücü piyasası için fiziksel ya da zihinsel katkıları itibariyle işgücü olarak değerlendirilecek bir noktaya gelene kadarki sürecin pek çok muhatabının bulunduğu açıktır.

Bu nedenle, ülkenin eğitim politikalarının, okul öncesi, ilk ya da orta dereceli kademeler için planlanmasının ötesinde, yükseköğretim ve sonrasında hayat boyu öğrenme süreçlerini kapsayacak biçimde ele alınması gerekmektedir. Üstelik bunun sadece salt eğitim pratikleri çerçevesinde değil, ulusal beşerî sermaye birikimini esas alan iktisadi ve sosyolojik boyutları da göz ardı edilmeksizin yapılması elzemdir.

İşgücü Piyasası Uyumsuzlukları

İşgücü piyasasındaki uyumsuzlukları, yatay ve dikey uyumsuzluklar olarak sınıflandırabiliriz. Yatay uyumsuzluk, aynı beceri seviyesine sahip iş arayanların, ihtiyaç duyulan becerilerle eşleşmemesini ifade eder. Dikey uyumsuzluk ise iş arayanların beceri ve eğitim düzeylerinin, işlerin gerektirdiği seviyeden farklı olmasıdır; yani işgücü piyasasında yeterli sayıda iş varken, mevcut iş arayanların ya aşırı nitelikli ya da yetersiz nitelikli olması durumudur. Bu uyumsuzluklar, işsizlik oranlarını artırabilir ve ekonomik verimliliği düşürebilir. Bu nedenle eğitim ve mesleki eğitim programlarının güncellenmesi ve işgücü piyasası ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi........

© Daktilo1984