Kurumsal Devlet veya Kişisel Yönetim: F-16 veya F-35

Türk aydınını birkaç gündür yeni bir korku kapladı: ”Yunanistan’ın hava gücü bize tehdit olur mu?” Bugüne kadar Yunanistan, Türkiye için hiçbir zaman ciddi bir tehdit unsuru olarak kabul edilmemişti. Aslına bakarsanız Türk okur-yazarı, 1952’deki NATO üyeliğinden bu yana, bir dış işgal tehlikesinden uzak ve bunun rahatlığıyla dünyayı gözlemliyor. Bu zihinsel alışkanlık gereği olsa gerek Batı dünyasına yönelik tehdit ve yergiler Türkiye’de çıtır çerez gibi dolaşan argümanlardır. Mesela, NATO’dan çıkmayı savunan biri, bugünün Türkiye’sinde (aslında olması gerektiği gibi) deli muamelesi görmüyor.

Türkiye’yi bu hale getiren süreç elbette aniden olmadı. Kurumsal yapıların çöküşü birden değil yavaş yavaş oluyor. Hatta bazen de göstere göstere geliyor. Amerikan tarafının çok açık ve net bir şekilde “S-400 alırsanız F-35 programından çıkarılırsınız” uyarısına kulak asmayıp S-400 almak ve sonrasında F-35 programından çıkmak, ortaya çıkan vahim durum sonrasında da rica minnet F-16 almak, fakat bunu yaparken de Yunanistan’ın F-35 alımına kapı açmak… Tüm bunlar birdenbire değil göstere göstere ve her bir adımı, konunun uzmanları tarafından öngörülerek gerçekleşti.

Türkiye, ait olduğu ittifak ve değer sistemine anlamsız, içi boş, hamaset dolu, reel gerçekliklerle uyuşmayan ve kurumsal olmaktan çok kişisel çıkarlara dayalı “dik duruşunu” devam ettirdiği sürece, bu çöküş de devam edecektir. Bize de, bu süreci izleyip olacak adımları görerek tarihe tanıklık etmek düşecek.

Yunanistan Türkiye için Tehdit mi?

Konunun teknik uzmanları F-35 uçaklarının önceki nesil uçaklara göre çok üstün olduğunu, sahada stratejik avantajlar sağladığını, sadece bir savaş uçağı değil, aynı zamanda bir gözetleme ve operasyon merkezi olarak da görev yapabildiğini aktarıyor. Zaten bu konuda Türk tarafında da bir tereddüt söz konusu olmamalı. Zira Türkiye, F-35 programına 2002 yılında dahil olmuştu. Ve aslında bu tarihten itibaren sonraki 50 yıllık muharip uçak denklemi de Türkiye için çözüme kavuşmuştu.

Türkiye savunmasını güçlendirmek için 2010’lu yıllarda hava savunma sistemlerine odaklanmış ve bu konuyu on yıllar boyunca çözecek formüller aramaya başlamıştı. Önce Çin’den CPMIEC yapımı FT-2000, sonra da ABD’den Patriot alınmak istenmiş ama teknoloji transferine izin verilmediği gerekçesiyle Patriot’tan vazgeçilmişti.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaratılan Amerikan karşıtı hava içerisinde Rusya ile S-400 için görüşülmeye başlanmıştı. 2018 yılındaki seçimler öncesinde Suriye’de bir askeri operasyon yaparak seçmenini konsolide etmek isteyen Erdoğan, bu “küçük” hesap için Rusya’dan izin almak adına S-400’lerin alımına onay vermişti. S-400’ler alındı, Zeytin Dalı Harekatı yapıldı, 2018 seçimleri kazanıldı…........

© Daktilo1984