Terörsüz Türkiye Süreci: Bir Ara Değerlendirme İhtiyacı |
II. Çözüm Süreci’nde bahar havası esiyor. Demokratik kamuoyu Demirtaş’ın serbest bırakılması ile Meclis Komisyonunun Öcalan’la görüşmesi olasılıklarını ciddi biçimde tartışmakta. Önce Erdoğan ile DEM-İmralı heyeti arasındaki görüşme, ardından ise Bahçeli’nin Demirtaş’ın tahliye edilmesini salık veren açıklaması süreci hızlandırdı. Bu noktada bir ara değerlendirme yapmak, “çözüm süreci neyi çözüyor” sorusunu hakkaniyetli bir şekilde değerlendirmek gerekli.
Öncelikle Demirtaş’ın tahliye ihtimalini hukuk politik bir düzlemde yeniden ele almalıyız. Çünkü Türkiye’de bir süredir AİHM ve AYM kararlarının uygulanması noktasında ciddi bir tartışma var. Siyasi iktidar bazı kararların uygulanmasından yana tavır alırken, çoğu kez mevzuatın gereğini yapmıyor. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, zorunlu din dersi, Can Atalay’ın tahliyesi ve Tayfun Kahraman’ın yeniden yargılanması gibi meselelerde verilen kararlar alt derece mahkemelerde uygulanmadı.
Şüphesiz ki bu kaotik durum sadece siyaset-yargı ilişkisinin inişli çıkışlı seyriyle ilgili değil. AİHM kararlarının uygulaması noktasında mevzuatta boşluklar var. Aynı durum AYM kararları için de geçerli. Hukuk ve ceza usul kanunlarında AYM’nin ihlal kararı sonrasında yapılan iş ve işlemler açıkça düzenlenmeli. Ayrıca AYM’nin diğer yüksek mahkemeler karşısındaki üstün konumunun anayasa metninde açıkça yer alması gerekiyor. Aksi taktirde Yargıtay, Danıştay ve alt mahkemeler yetki aşımı iddiasıyla AYM’ye karşı direnmeye devam edecek. Tabii bu arada Bahçeli’nin tahliye talebi açıklamasından sonra tahliye gelmesi durumda yargının siyasallaştığına yönelik yorum ve eleştiriler daha da yoğunlaşacaktır. AİHM kararlarının sıklıkla uygulanmadığı bir hukuk politikte seçici ve özel bir şekilde Demirtaş kararı uygulanırsa ortaya çıkan sonucu bağımsız yargının bir değerlendirmesi olarak görmek hiç de kolay olmayacak. Düşük bir ihtimal, ama mahkemenin Demirtaş’ı AİHM........