Yaşamak ne ola ki?

Önce “Bayram ne ola ki” sorusuna bakalım. En kısadan yanıt vermem gerekirse bayram sadece ve sadece sevdiklerine sarılabilmek, onlarla kucaklaşmak olabilir.

Gelin görün ki benim ülkemde bayram yangınlarla ve ölümcül trafik kazalarıyla, haksızlıklarla geliyor. Bayramın ilk üç gününde 22 ölüm, 4 bin küsur yaralıyla sonuçlanan binlerce kaza... FETÖ’cü savcıların açtığı davalar ve FETÖ’cü hâkimlerin kararlarıyla insanlar hapse tıkılırken, hukuk sistemi şahsi kin nefret intikam tutkusuyla tutuşan şahıslara teslim edilmişken, hukuk devleti, anayasal haklar ve kuvvetler ayrılığı yok sayılmışken... Zulmün bu bayram da sürmesi...

Bu bayram da Osman Kavala ve “Gezi mahkûmlarının” (yoksa “esirleri, tutsakları” mı demeliydim) hâlâ hapiste tutulmalarını nitelemek için zulümden başka sözcük bulamıyorum.

Osman Kavala yedi yıldır cezaevinde. Bu bayram hapisteki 14. bayramı. Çok değerli eşinin, annesinin, tüm sevdiklerinin, dostlarının onsuz geçirdiği 14. bayram. Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater ve Mine Özerden içinse hapiste geçirdikleri 6. bayram... Hepsi yakınlarından, ailelerinden sevdiklerinden uzakta bir bayram geçirmek zorunda bırakılıyor. Ailelerinden, sevdiklerinden ve özgürlüklerinden mahrum. Hiçbiri suçlu değil. Suçsuz oldukları defalarca kanıtlandığı halde sırf biri istiyor diye içeride........

© Cumhuriyet