Ne çok ihtiyacımız varmış “Ben, ben ben” diye başlayan tümcelerden kaçmaya! “Beeennn!” diye kükreyişlerden uzaklaşmaya! “Şahsım”la yatıp kalkmaktan, “Ya bendensin ya düşmansın” düsturundan, “Ya bana biat edersin ya da defolup gidersin” söyleminden nasıl da iğrenir olmuşuz!
Nicedir unutmuştuk “biz” olmayı. Öyle ya bu ülke 20 yıldır ayrımcılıktan beslenen bir iktidar tarafından yönetiliyor. Kendisine benzemeyen, onun gibi düşünmeyene, davranmayana “düşman”, en ufak bir eleştiride bulunana “vatan haini” gözüyle bakan bir zihniyet, “ötekileştirdiklerine” yaşam hakkı tanımak istemiyor. Ardından gelsin trollerin tehdit ve baskı seferberliği; gelsin gözaltılar, tutuklamalar; gelsin siyasal yargı kararları ve gelsin yok edilmeye çalışılan hayatlar...
1 Eylül akşamı, Dünya Barış Günü’nde Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın konuşmasını dinlerken gözyaşlarımı tutmak için zorlanıyor, yukarıda sıraladığım şeyleri düşünüyordum. Maçka Demokrasi Parkı’ndaydık. “Biz Şişli” etkinlik dizisinin ilk büyük konserindeydik. Yıllardır kardeşliğin, barışın, bu toprakların (iktidarların değil, bu topraklarda yaşayan her insanın) türkülerini, şarkılarını söyleyen, her dilde söyleyen Kardeş Türküler’in sahnede belirmesini bekliyorduk.
Başkan Şahan “Biz Şişli”nin ne demek olduğunu anlatıyordu: “Biz Şişli, Kurtuluş demek, Tatavla demek. Biz Şişli, Kuştepe, Mecidiyeköy, Şişli’deki cemevi, cami, kilise; Biz Şişli, burada birlikte, kardeşçe yaşayan Türkü Kürt’ü, Alevisi ve Sünnisi, Ermenisi; Biz Şişli hepimiziz. Biz Şişli, Kurtuluş Mücadelesi’ni buradan başlatan Atatürk’ün Atatürk Evi.”........© Cumhuriyet