İstanbul’dan, Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nden öyle bir diktatör geçti ki gelmiş geçmiş tüm Shakespeare okurlarını ve seyircilerini şaşkına çevirdi. Shakespeare kendi görse, şaşardı.
Almanya’nın ünlü Schaubühne Berlin Tiyatrosu’nun ve 21. yüzyılın en yenilikçi, en heyecan verici tiyatro yönetmeni olan Thomas Ostermeier’in “3. Richard” oyunundan söz ediyorum.
Shakespeare’in (16. yüzyılda yaşasa bile, hâlâ çağdaşımızdır) yarattığı karakterler içinde kötülerin en kötüsüdür İngiltere Kralı 3. Richard. Kötülük sıralamasında İago’yu bile geride bırakır. Ama onun kötülüğü, hasta ruhlu bir adam olmasından, hep itilip kakılmasından öte nedenlere dayanıyor: Doymak bilmez bir açlığı var. İktidar hırsı! Güç, daha çok güç istiyor. Güçlendikçe, daha çoğunu, daha çoğunu istiyor.
Önce iktidarı eline geçirmek, kral olmak için; sonra iktidarı bırakmamak için; sonra sonsuza dek kral kalmak için her şeyi yapacaktır: Yalan söyleyecek, yalanlarını gerçek gibi gösterecek, hırsızlık yapacak, çevresine nifak tohumları ekecek, önce işbirlikçileri, sonra halkı birbirine düşürecek, kavgadan, gerilimden beslenecek, düşman sandıklarını, tehdit oluşturanları cezalandıracak, zindana atacak, bedel ödetecek, muhalefeti yok edecek, potansiyel suçluları öldürtecek, sorgulayanı, eleştireni öldürtecek, kuşkulandıklarını öldürtecek... Anladınız işte: Hasta ruhlu adamın sapkın bir diktatöre dönüşüp krallığın geçmişini ve geleceğini yok etme çabası.
Bu “3. Richard” oyununu farklı kılan yönetmen Ostermeier’in farklı bakış açısı.........