Ekonomik krizler, her yapının ve canlının evrildiği gibi değişime uğrar. Şekil değiştirir, evrim süresi farklılaşır, onu etkileyen faktörler azalıp çoğalır ve sonuçta yeni tarzıyla bir ekonomik kriz ortaya çıkar.
Son 40 yıllık gelişimin fotoğrafıdır bu. Önce ülkelerin bütçesinin denk olmaması nedeniyle dışsal ve içsel ataklarla oluşur ve derinleşirdi. Para arzı ve ücretlerin artması süreci içinden çıkılmaz bir sarmal haline getirir ve kalıcı bir hasar bırakarak uzun yıllar kendini hissettirirdi.
1990’larda finansal piyasaların derinleşmeye başlamasıyla değişik bir hal aldı ekonomik krizler. Buna uluslararası ticaret açıklığı denen toplam ticaretin ulusal üretim gücünden aldığı payın yükselmesi de eklenince bizim gibi her yönüyle dışa bağımlı ve kalkınmakta olan ülkelerde dış şoklara açık bir piyasa yapısı, bir ekonomi oluştu.
Finansal açıklık için vurgulamak istemesem de ticaret açıklığının her ülke için, sömürü haline gelmediği sürece ülkelerin kalkınmasına doğrudan etki eden faktörleri içerdiğini belirtmem gerekir. Neredeyse tüm akademik araştırmalar esasında bunu doğrular nitelikte.*
Finansal ve ticaret açıklığı, sanki bir kadermiş gibi, bize benzer ülkelerdeki ekonomik krizlerin yeni nedenleri haline geldi.
Yeni nesil yani evrime uğramış krizlerin bu sefer de kaynağını döviz açığı faktörü oluşturmaya başladı. Normal olanı ticaret........