Vahdettin nasıl kaçtı?
“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’ (M. Kemal Atatürk, Nutuk)
Son Padişah Vahdettin, 17 Kasım 1922’de, İstanbul’u işgal altında tutan İngiltere’ye sığınarak Türkiye’den kaçtı. II. Mehmet (Fatih) 1453’te İstanbul’u fethetmişti. VI. Mehmet (Vahdettin) ise 1922’de İstanbul işgal altındayken İstanbul’u işgal edenlere sığınıp kaçtı.
Kurtuluş Savaşı sırasında Vahdettin'in onayı ile yayımlanan “Kuvayimilliyecilerin katli vaciptir” fetvaları, Vahdettin'in onayladığı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam fermanları, Vahdettin'in Kuvayımilliyecilere saldırttığı Anzavur eşkıyası ve Hilafet Ordusu nedeniyle özelikle 1920 yılı baharından itibaren Anadolu'da bir iç savaş çıktı. Padişahçı isyancılar Bolu, Gerede, Adapazarı, Yozgat, Konya ve pek çok yerde Kuvayımilliyecilere saldırdılar. Damat Ferit Hükümetinin ve Padişah Vahdettin’in kışkırtmaları nedeniyle çok kardeş kanı döküldü.
Vahdettin kaçtıktan sonra Kemalistler tarafından değil, daha kaçmadan önce TBMM’de milletvekilleri tarafından “hain” ilan edildi. Atatürk, daha 25 Eylül 1920’de TBMM kürsüsünden Vahdettin’in “hain” olduğunu söyledi. Milletvekilleri de TBMM’de 8 Şubat 1921 tarihli gizli oturumda, 23 Nisan 1921 ve 9 Temmuz 1921 tarihli oturumlarda Vahdettin hakkında çok ağır sözler söylediler. 30 Ekim 1922 tarihli oturumda ise birçok milletvekili Vahdettin’e “hain” dedi. Hatta Diyarbakır Milletvekili Hoca Şükrü meclise verdiği bir önergede “Padişah Vahdettin’in besmele ile şeytan gibi taşlanmasını” istedi. Aynı gün saltanatı kaldırmak için TBMM’ye verilen 78 imzalı önergede de Saray ve Babıali’nin vatana, millete “ihanet ettiği” ifade edildi.
Büyük Zafer kazanılıp Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdiğinde bütün ısrarlara rağmen Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’ya kutlama telgrafı çekmedi. (Sonyel, s.189)
Sonraki süreçte Padişah Vahdettin, her geçen gün daha fazla köşeye sıkıştı. Şöyle ki: 19 Ekim 1922’de Refet (Bele) Paşa, TBMM adına Doğu Trakya’yı teslim almak için İstanbul’a geldi. Sadrazam Tevfik Paşa, 29 Ekim 1922’de Lozan’da Türkiye’yi İstanbul Hükümeti ile TBMM Hükümetinin birlikte temsil etmesini önerince TBMM 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırdı. Vahdettin artık sultan değil, sadece halifeydi. 4 Kasım 1922’de Refet Paşa Kadıköy’de Fenerbahçe Stadı’nda yaptığı konuşmada, “milli egemenliğe dokunmak isteyecek olan padişah bile olsa vay haline” dedi. (İleri, 5 Kasım 1922). 4 Kasım 1922’de İstanbul’daki Tevfik Paşa Hükümeti istifa etti. 5 Kasım 1922’de Milli Mücadele karşıtı yazılarıyla tanınan Ali Kemal, İstanbul’dan İzmit’e kaçırılıp orada linç edildi. Bunun üzerine diğer Milli Mücadele karşıtları İngiliz elçiliğine sığındılar. Sadrazam Damat Ferit ise Eylül 1922 sonunda İngiliz Yüksek Komiserliğinden elde ettiği seyahat belgeleri ile İtalya’ya kaçmıştı.
Bu sırada İstanbul’da tramvaylara tebeşirle “Kahrolsun Vahdettin!” diye yazılıyor, gazetelerde Vahdettin’in kaçacağı yönünde haberler çıkıyor, ihanetlerinden söz ediliyordu. (Yeni Gün, Renin) İşte Vahdettin, bu ortamda hayatını tehlikede görmeye başladı. Milli Mücadele’de yaptıklarının hesabını veremeyeceği için de İngilizlere sığınıp kaçtı. Ancak Vahdettin, 1923’te Mekke’de yayımladığı “Beyanname”sinde “yaptıklarının hesabını vermekten korktuğu için değil”, “hayatını göz göre göre tehlikeye atmak gibi Allah buyruğunun kabul etmeyeceği bir şeyden kaçınmak ve Peygamberin ‘güçlüklerden kaçınmak’ sünnetini yerine getirmek için tıpkı Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicret ettiği gibi” hicret ettiğini belirtecekti. Görülen o ki Vahdettin, düşmana sığınıp ülkeden kaçmasını bile dinsel gerekçelerle meşrulaştırmaya çalışıyordu.
Vahdettin, Kurtuluş Savaşı boyunca İngilizlerin bir dediğini iki etmemiş, kelimenin tam anlamıyla İngilizlere yardım ve yataklık etmişti. İngilizler de Ekim 1920’de, Padişah Vahdettin kişisel olarak tehlikeye girerse onu korumak için ellerinden geleni yapacaklarına söz vermişlerdi. 26 Eylül 1922’de İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold, Londra’daki Lord Curzon’a gönderdiği gizli ve kişisel bir yazıda Vahdettin’e verdikleri bu sözü........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Beth Kuhel