menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

91 50
13.08.2025

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.


Geçtiğimiz Hafta İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “1920 yılında Sevr’i dayatan saltanat şurasına neden karşıysam bugün de bu komisyona belirttiğim nedenlerle karşıyım” diyerek “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nu, 1920 yılında kurulan “Saltanat Şurası”na benzetti. Peki, ama gerçekten de bugün, “Terörsüz Türkiye” süreci kapsamında kurulan komisyonun, 105 yıl önce Sevr’i kabul etmek için kurulan saltanat şurasına benzer yönleri var mı?

I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması sonunda 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri İstanbul’u işgal ettiler. Padişah Vahdettin, 21 Aralık 1918’de Meclisi Mebusan’ı kapattı. Saray, işgal koşullarında mutlak hâkim duruma geldi. Böylece meşruti monarşiden mutlak monarşiye dönüldü. Devletin parçalanma sürecinde, ulusun varlık yokluk anında, meclise en çok ihtiyaç olan bir zamanda, meclisin kapatılması ve bir ulusun kaderinin, bir sarayın (bir adamın) aklına, insafına, vicdanına bırakılması büyük bir yanlıştı.

Padişah Vahdettin’in 21 Aralık 1918’de Meclisi Mebusan’ı kapatması ne kadar büyük bir yanlışsa, Mustafa Kemal Paşa’nın, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM’yi) açması da o kadar büyük bir doğruydu.

Ayan Meclisi Başkanı Ahmet Rıza Bey, 29 Ocak 1919’da Ayan Meclisi’ni özel bir toplantıya çağırdı. Bu toplantıda ayan üyeleri “padişaha gereken uyarıları yapmak için” bir saltanat şurası toplanmasını istediler. Özellikle Padişah Vahdettin ve Hürriyet ve İtilaf Partisi bu isteğe karşı çıktı. Fakat 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan ordularınca kanlı bir şekilde işgal edilmesi, bu işgale karşı çeşitli mitinglerle halkın sesini yükseltmesi üzerine, meclisin yeninden toplanması olasılığını ortadan kaldırmak ve İzmir’in işgali karşısında ortaya çıkan ulusal uyanışın yarattığı baskıyı azaltmak isteyen Padişah Vahdettin, 26 Mayıs 1919’da ilk saltanat şurasını topladı.

Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin’in çağrısıyla toplanan şuraya bakanlar, Ayan üyeleri, çeşitli parti ve dernek temsilcileri, üniversite ve basın mensupları ile ticaret odasından toplam 131 kişi davet edildi.
Saltanat şurası danışma niteliğindeydi. Hükümet üyelerinin konuşma hakkı yoktu ve tartışmak yasaktı. Konuşma süreleri 15 dakika olarak belirlenmişti. Padişah Vahdettin, açılış konuşmasını yaptıktan sonra toplantıdan ayrıldı. Ali Fuat Türkgeldi’nin aktardığına göre Vahdettin şuradan çıkarken “Karılar gibi ağlıyorum!” diye dert yanmıştı. Sadrazam Damat Ferit Paşa yaptığı konuşmada işgalci İngilizlerden ve Fransızlardan övgüyle, adeta iki büyük kurtarıcı gibi söz etti.

İngilizlerin merhametine sığınan Padişah ve hükümeti, sarayın ve hükümetin bulunduğu İstanbul’u, daha doğrusu kendilerini kurtarmanın peşindeydiler. Damat Ferit Paşa Hükümeti, bu toplantıda İngiliz mandasını tartışmaya açarak İngiliz desteğini almayı amaçlıyordu. Nitekim o günlerde Sait Molla’nın yayınladığı Türkçe İstanbul gazetesinde “memleketimizin hal ve istikbalini kurtaracak yegâne çare İngiliz himayesidir. Millet, zaman geçirmeden hükümetten bu himayeyi istemelidir” derken; Alemdar gazetesinde Refi Cevat ise “Türklerin kendi güçleriyle adam olamayacağını, İngilizlerin mutlaka Türklerin elinden tutması gerektiğini” yazıyordu. (Refi Cevat, “Hak İsterim!”, Alemdar, 20 Mayıs 1919.)

Bu saltanat şurasında İzmir’in İşgali, bir milli şuranın toplanması ve manda konusu öne çıktı. İstiklal Gazetesi Başyazarı Rauf Ahmet Bey ısrarla Amerikan mandasını savundu. Toplantıda hükümet ağır biçimde eleştirildi. Damat Ferit Paşa’nın Anadolu’da Ermenilere özerklik verilmesini kabul etmesini, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti temsilcisi Süleyman Nazif Bey tarihsel verilerle, nüfus istatistikleriyle eleştirdi.

İlk saltanat şurası başarısız oldu. Bu saltanat şurası Mustafa Kemal Paşa’ya göre “sonuçsuz”, İtalyan Yüksek Komiseri Kont Carlo Sforza’ya göre “bir fiyasko”, Lütfi........

© Cumhuriyet