menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Menemen Olayı, İrtica ve Laiklik

57 27
yesterday

“Bizi yanlış yol sevk eden habisler (kötülükler), bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir ” (M. Kemal Atatürk, 16 Mart 1923)

95 yıl önce, 23 Aralık 1930’da, Menemen’de yedek subaylık yapan genç öğretmen asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, Derviş Mehmet adlı Cumhuriyet düşmanı bir tarikat mensubu yobaz tarafından vahşice katledildi. Aynı olayda Derviş Mehmet ve müritleri bekçi Hasan ve bekçi Şevki’yi de şehit ettiler. 1930 yılında Nakşibendi tarikatı mensubu Derviş Mehmet ve müritlerinin Menemen’de genç öğretmen asteğmen Kubilay ile bekçi Hasan ve bekçi Şevki’yi vahşice katletmelerinden yaklaşık 5 yıl önce, 1925’te, Atatürk, tarikat mensupları, şeyhler, dervişler ve müritler konusunda halkı uyarıp uyandırmaya çalışmıştı; 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da şöyle demişti:

“Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamıyla medeniyetin yaydığı ışık karşısında filan ve falan şeyhin yol göstericiliğiyle maddi ve manevi saadet arayacak kadar ilkel insanların Türkiye medeni camiasında varlığını asla kabul etmiyorum. Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kâfidir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.17, s. 294)

Atatürk, tarikatlar ve tarikat mensupları konusunda sadece halkı uyarıp uyandırmakla kalmamış, tarikat bataklığını kurutmak için gerekli yasal adımların atılmasını da sağlamıştı.

30 Kasım 1925’te, 677 sayılı “Tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılasına ve türbedarlıklarla bir takım unvanların yasaklanmasına ilişkin kanun” çıkarılmıştı. “Alelumum tarikatlar... memnudur” (yasaktır) denilen bu kanunla tarikatlar da kapatılmıştı. 677 sayılı kanuna göre “cami ve mescit dışındaki”, tekke, zaviye ve türbeler kapatılmış; tarikatlar ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, muskacılık gibi san ve sıfatların kullanılması yasaklanmıştı. Bu kanun 13 Aralık 1925’te yürürlüğe girmişti.

Aralık 1925’te tarikatların kapatılmasından; şeylik, dervişlik, müritlik… gibi san ve sıfatların yasaklanmasından 5 yıl sonra, 23 Aralık 1930’da Menemen olayı gerçekleşti. Nakşibendi tarikatına mensup bir grup cumhuriyet düşmanı ham yobaz, Menemen’de asteğmen Kubilay’ı ve iki bekçiyi katlettiler.

1925’te tarikatlar kapatılmıştı, ancak 5 yılda tarikat bataklığını kurutmak mümkün olmamıştı. Menemen’de Nakşibendi tarikatının faaliyetleri gizliden gizliye devam etmişti. Şeyh Esat’ın, Manisa’da nakşibendiliği yaymak için görevlendirdiği Laz İbrahim Hoca bölgedeki tarikat yapılanmasının devam etmesini sağlamıştı. Menemen olayı öncesinde Manisa’da tarikat toplantıları, zikir ayinleri yapılmıştı.

Giritli Derviş Mehmet ve beş müridi, esrarlı sigaralarla ve dumanlı kafalarla Menemen’de Çarşı Camisi’ne giriyorlar. Başı sarıklı Derviş Mehmet “Ben mehdiyim! Dinimizi korumak için buraya geldim! Beni dinleyin!” diyerek cemaati etkilemeye çalışıyor. Daha sonra mürteciler, tekbirlerle camiden çıkıyorlar. Camiden aldıkları ve üzerinde Fetih Suresi’nin birinci ayetinin yazılı olduğu yeşil sancağı Menemen Meydanı’na dikerek halkı “şeriat sancağı” altında toplanmaya çağıyorlar. Kalabalığın şaşkın bakışları arasında zikre başlıyorlar. Derviş Mehmet, olay yerine gelen yüzbaşı Fahri Bey’e, “Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! İzmir-Bergama yolu silahlı adamlarım tarafından tutuldu!” diye meydan okuyor. Olay yerine gelen asteğmen Kubilay, önce........

© Cumhuriyet