menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhuriyetimiz

67 55
29.10.2025

“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır… Ve Türk milleti… medeniyet yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecektir.”

(Atatürk)

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında... Ancak Cumhuriyetimiz son 20 yılda adeta anti-teziyle (Siyasal İslamcı AKP iktidarıyla) sınandı, sınanıyor. Bu süreçte Cumhuriyetimizin temel değerleri ve temel kurumları büyük zarar gördü, görmeye devam ediyor. Gerçek şu ki Cumhuriyetimize iyi sahip çıkamadık.

Cumhuriyetin olduğu yerde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Dolayısıyla cumhuriyet, her şeyden önce millet egemenliğini baskılayan ve sınırlandıran tüm engelleri yıkmayı gerektirir. Türkiye’de yüzyılın başında millet egemenliğinin önündeki en büyük engellerden biri dinsel dokunulmazlık kazandırılmış saray (saltanat düzeni) idi. 1918-1922 arasındaki Türk Kurtuluş Savaşı sırasında (Mütareke döneminde), kendini kurtarmak isteyen sarayın, işgalci emperyalizme yardım ve yataklık etmesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün, emperyalizme karşı bir ulusal bağımsızlık savaşı yanında, zamanla saraya (sultana-saltanata) karşı da bir ulusal egemenlik mücadelesine girişmesine zemin hazırladı.

Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı devam ederken 23 Nisan 1920’de Ankara’da, üzerine saray gölgesi düşmeyen ilk meclisimizi (TBMM’yi) açması, açılan TBMM’nin 24 Nisan 1920’de “Meclisin üstünde hiçbir güç ve kuvvet yoktur” kararını alması ve 1921 Anayasası’nın “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen birinci maddesi gibi adımlarla, Türkiye’de cumhuriyetin temelleri daha Kurtuluş Savaşı yıllarında atıldı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ulusal bir seferberlikle emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması, emperyalizmle birlikte hareket eden saraya karşı yine Atatürk’ün liderliğinde ulusal egemenlik mücadelesinin de kazanılmasında etkili oldu. Eğer Kurtuluş Savaşı kaybedilseydi, ulusal egemenlik mücadelesi de sonuçsuz kalacak, savaş sonrasında Türkiye’de cumhuriyet ilan edilemeyecekti.

Türkiye’de 1920’lerin başında halkın cumhuriyet talebinin olmadığı, cumhuriyetin tepeden indiği ve erken ilan edildiği söylenir. Bu düşünceler tamamen temelsiz değildir. 1920’lerin Türkiye’sinde toplumun yüzde 10’unun bile okuma-yazma bilmediği, 40 bin köyün 37 bininde okulun olmadığı, yaygın cehaletin devam ettiği, nüfusun yarıdan fazlasını oluşturan kadınların temel haklarından yoksun olduğu bir yerde halkın cumhuriyet talebinin olmaması çok doğaldır. Ancak Atatürk, özelikle Mütareke döneminde Müdafaaihukuk Cemiyetleri etrafında toplanan ve Kuvayı Milliye hareketini yaratan halkın, kendi kaderini kendi eline alma kararlığını da görüyordu. 21-22 Haziran 1919 gecesi hazırladığı Amasya Genelgesi’nde “Milli istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” derken bunu kastediyordu. İşte Türkiye’de cumhuriyet, her şeyden önce halkın kendi kaderini kendi eline alma kararlılığının bir sonucudur. Halk, daha doğrusu halkın önemli bir bölümü, I. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan işgaller sürecinde ve Mütareke döneminde sarayın sultanın ağzına bakmadan, hatta teslimiyetçi saraya (sultana) ve saray hükümetine rağmen emperyalist işgallere karşı direnişe geçti. Atatürk’ün kafasında cumhuriyet düşüncesi işte o günlerde ete kemiğe bürünmeye başladı. Daha Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi günlerinde Mazhar Müfit Kansu’ya “Zaferden sonra hükümet biçimi cumhuriyet olacak” diye yazdırmıştı. Dağınık haldeki halk direnişini örgütleyen ve bu halk direnişin ardındaki “milli (ulusal) iradeyi” bir millet meclisinde (TBMM’de) toplayarak emperyalizme karşı bağımsızlık savaşının en büyük gücü haline getiren Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’yi çok zor zor bir dönemde, çok iyi bir zamanlamayla adım adım cumhuriyet taşıyacaktı.

Türkiye’de cumhuriyet, sadece bir rejim değişikliği değildi. Türkiye’de cumhuriyet, yarı bağımlı, son döneminde meşrutiyet ve monarşi arasında bocalayan, parçalanmış ve yıkılmış, çok ulusu bir din-tarım imparatorluğunun yerine egemenliğin kayıtsız şartsız millete verildiği, tam........

© Cumhuriyet