menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

68 23
09.07.2025

This is a modal window.

Beginning of dialog window. Escape will cancel and close the window.

End of dialog window.

Geçen hafta, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Leman olayındaki doğru tutumu nedeniyle Özgür Özel’i eleştirirken Mustafa Kemal Atatürk’ün, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını bildirdiği ve dinsel bir terminoloji kullandığı 21 Nisan 1920 tarihli telgrafını okuyup “Bu ülkeyi kuran esas irade budur!” dedi. Böylece Erdoğan, Atatürk’ün 1920’de TBMM’yi açmadan önce yayınladığı bildiri ile 2025’teki güncel siyasetine haklılık kazandırmaya çalıştı.

Atatürk’ün 1920’de TBMM’yi dinsel bir törenle açtırması, bu amaçla yayınladığı bildiride “hilafet ve saltanatın da kurtarılmasına” vurgu yapan dinsel bir terminoloji kullanması, o koşullarda çok normal, çok akılcı, mantıklı ve gerçekçiydi.

Fahrettin Altay Paşa’nın deyişiyle, “Açılış töreninin Cuma namazı ile birlikte dualar edilerek yapılması o zamanının zaruri icaplarındandı.” (Fahrettin Altay, Görüp Geçirdiklerim; 10 Yıl Savaş ve Sonrası, s.238)

Mustafa Kemal Atatürk de Nutuk’ta, TBMM’yi dualarla açtırırken, “O günün duygu ve anlayışına uygun olarak” hareket ettiğini belirtmişti.

23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasından sadece 12 gün önce, 11 Nisan 1920’de İstanbul Saray Hükümeti, Anadolu’daki milli harekete karşı bir “iç savaş” başlattı. Sarayın bu savaştaki en güçlü silahlarından biri dindi.

11 Nisan 1920’de Osmanlı Saray Hükümetinin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah, -Halife-Sultan Vahdettin’in onayıyla- “Kuvayı Milliyecilerin katli vaciptir!” diyen fetvalar yayınladı. Bu fetvalara göre Kuvayı Milliyecileri öldürenler “gazi”, bu uğurda ölenler “şehit” sayılacaktı. Bu emre uymayanlar cezalandırılacaktı. Bu ihanet fetvaları İngiliz ve Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya atıldı. Kahvelerde, meydanlarda halka okundu.

11 Nisan 1920’de Sadrazam Damat Ferit, milli hareketi “fitne” ve “fesat”, Kuvayı Milliyecileri “isyancılar” diye adlandıran bir hükümet bildirisi yayınladı.

11 Nisan 1920’de Padişah Vahdettin de, milli hareket karşıtı hattı hümayunu yeniden yayınladı. Vahdettin, Milli Mücadele’nin “Bastırılması gereken bir ayaklanma olduğunu” belirtiyordu.

18 Nisan 1920’de Osmanlı Saray Hükümeti, doğrudan Halife Vahdettin’e bağlı paralı ordu Kuvayı İnzibatiye (Hilafet Ordusu) kurdu. Bu ordunun görevi Kuvayı Milliye’yi yok etmekti. Halifenin Ordusu, İzmit ve civarında Kuvayı Milliye’ye saldıracaktı.

23 Nisan 1920’de, Ankara’da TBMM açılmadan kısa bir süre önce “sarayın paşası” Ahmet Anzavur’un ikinci isyanı sürüyordu. Kendisini, “Kuvayı Muhammediye Komutanı” diye adlandıran Anzavur, “Rüyasında Hz. Muhammed’i gördüğünü ve onun arkasında Mekke-i Mükerreme’de namaz kıldığını!” söyleyerek taraftar topluyordu. İkinci Anzavur İsyanı bastırıldığında TBMM’nin açılmasına sadece bir hafta vardı.

O günlerin canlı tanığı Yunus Nadi Bey, bu konuda şu bilgileri veriyor: “Milletle saray arasında dehşetli bir güç denemesi başlamıştı... Padişahın fermanlarını ve beyannamelerini ve şeyhülislamın fetvalarını Teali İslam Cemiyeti adlı bir hocalar cemiyetinin beyannameleri takip ediyordu. Bu beyannamelerde Yunan ordusunun ‘Hilafet Ordusu’ gibi olduğu, ondan bir zarar gelmeyeceği, asıl kafaları koparılacak mahlûkatın Ankara’da bulunduğu açıkça söyleniyordu. Bu beyannamelerin yüz binlerce nüshası Eskişehir muhitine kadar Yunan tayyareleri tarafından atılıyordu.” (Yunus Nadi, Türkiye’yi Sokakta Bulmadık, s.133, 134)

Saray Hükümetinin ve yandaşlarının milli hareket karşıtı fetvaları, bildirileri nedeniyle Anadolu’da milli harekete karşı çok sayıda hilafetçi isyan çıktı.

Atatürk, Nutuk’ta, TBMM’yi açmaya........

© Cumhuriyet