menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atatürk Ankara’dan sesleniyor

47 30
yesterday

“Her Halde Âlemde Hak Vardır ve Hak Kuvvetin Üstündedir”

27 Aralık 2025 Cumartesi günü Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 106. yıl dönümünde Atatürk’ün kurduğu üniter, laik Cumhuriyete sahip çıkmak için Anıtkabir’de toplandık.

27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 28 Aralık 1919’da Ankara’da –bugün de güncelliğini koruyan- çok önemli bir konuşma yaptı.

Atatürk, 1919 yılında, Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra Kurtuluş Savaşı’nı, merkezi, güvenli ve cephelere çok uzak olmayan Ankara’dan yönetmeye karar verdi. Gerçi Ankara haraptı, Ankara yoksuldu. Fakat Ankara ulusal direnişten yanaydı. İstanbul’da olmayan o “kurtuluş inancı” Ankara’da vardı. Ayrıca Ankara, köklü geleneklere sahipti; her şeyden önce Ankara, Türk kültürünün yaşadığı bir kentti. Örneğin, Oğuz töresi hâlâ burada varlığını sürdürüyordu. Ahilik kurumu ve lonca geleneği vardı.

18 Aralık 1919 sabahı, Atatürk ve arkadaşlarını taşıyan üstü açık üç otomobil, hafif kar yağışı altında, Sivas Lisesi’nin önünden Ankara’ya hareket etti.

Atatürk ve beraberindekiler, çok zor bir yolculukla, Kayseri, Mucur-Kırşehir üzerinden 27 Aralık 1919’da Ankara’ya ulaştılar.

27 Aralık 1919 Cumartesi, saat 15.10’da Atatürk ve beraberindekiler, Ankara’da büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Kızılyokuş’un altında iki büyük sancak dikilmişti. Otomobiller orada durdu. Kurbanlar kesildi. Karşılama heyeti de orada bekliyordu. Atatürk otomobilinden indi. Biraz yürüdü. Zeybek kıyafetindeki 700 Seymenle karşılaştı.

“Merhaba Efeler!” diye seslendi.

“Sağ ol paşa hazretleri” dediler.

“Arkadaşlar buraya niçin geldiniz?” diye sordu.

“Millet yolunda kanımızı akıtmak için geldik” dediler.

“Fikrinizde sabit misiniz?” diye sordu.

“Ant olsun!” diye bağırdılar.

Atatürk, “Var olun yiğitler!” diyerek ilerledi.

Halk, “Yaşa, var ol!” sesleriyle ortalığı inletiyordu.

Atatürk yürüyor, otomobil onu takip ediyordu.

Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin kurulacağı yerde Ankara uleması bekliyordu. En başta Müftü Rifat (Börekçi) Efendi vardı. Rifat Efendi, Atatürk’e, “Hoş geldiniz, safa geldiniz. Memleketimizi aydınlattınız. Canla başla sizinle beraberiz.” dedi. Atatürk de Rifat Efendi’ye teşekkür etti. Oradan otomobiliyle hükümet konağına geçti. Orada da Vali Vekili Yahya Galip Bey, Ankara halkının sonuna kadar Atatürk’le birlikte çalışacağına söz verdi.

Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’ya gelişini, 1924 yılında Yunus Nadi Bey’e anlattı. Atatürk’ün anlattıkları, Cumhuriyet gazetesinin 7 Mayıs 1924 tarihli ilk sayısında yayımlandı:

“Türkiye’nin ve Türk milletinin ve Türk milleti yararına işlerin en sağlam savunmasının da ancak Ankara’dan olabileceği olaylarla da belirginleşmiştir. (…) Ankara’nın doğal konumu ve coğrafyasına değer katan bir yön daha vardır: En acı ve kötü günlerde millet her taraftan çeşitli araçlarla zehirlenirken Ankaralılar, ülke ve milletin gerçek kurtuluşuna yönelen girişim konusundaki inanç ve güvenlerini bir an olsun sarsmamışlardır.

Ankara’ya ilk kabul olunduğum gün, sadece bir vatandaş, milletin bir bireyiydim. Hiçbir sıfatım, yetkim ve unvanım yoktu. Böyle olmakla birlikte Ankara ve çevresi çocuklarıyla, kadınlarıyla, yaşlılarıyla birlikte Ankara şehrinden Dikmen tepesine kadar bütün ovayı doldurmuş ve beni karşılamıştır. İstasyondan hükümet dairesine kadar uzayan caddenin iki tarafı eski Türk giysileri giymiş, bıçakları ve tabancaları ellerinde Ankara gençleriyle dolmuştu. Bu gençler ve onlarla birlikte bütün halk, ‘Yurdu ve milleti düşmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye hazırız, emrinizi bekliyoruz,’ diye bağırıyorlardı. (…)

Ben Ankara’yı coğrafya kitabından çok tarihten cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Gerçekten Selçuklu yönetiminin parçalanması üzerine........

© Cumhuriyet