Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Bir cinayet işlenmiş. Ortada iki sanık var. İki sanık da suçu birbirinin üstüne atıyor. Mahkeme sanıklardan hangisinin gerçek suçlu olduğunu kestiremiyor ve “Bir suçsuzu mahkûm etmektense bir suçluyu cezasız bırakmak yeğlenmelidir” kuralınca ikisini de beraat ettireceği sırada, salondaki dinleyicilerden biri parmağını kaldırarak ben bu iki sanıktan hangisinin gerçek suçlu olduğunu biliyorum ve yüksek mahkemede tanıklık yapmak istiyorum diye bağırıyor. Savcı da yargıçlar da bu gönüllü tanığın dinlenmesinde bir sakınca görmüyor. Tanıklık etmek isteyen dinleyici mahkemenin karşısına geliyor ve sanıklardan birini göstererek: “Cinayeti işlemiş olan budur” diyor. Yargıç soruyor: “Nereden biliyorsunuz?” “Tutuklanmadan önce suçunu avukatına itiraf ederken duydum. O sırada ben bekleme odasındaydım ve kapının dibindeydim.” Yargıç, “Bir sanığın avukatı ile yaptığı özel konuşma, bir mahkemede sanık aleyhine kanıt olamaz” diyor ve iki sanığın da beraatine karar veriyor.

Cumhuriyetin ünlü Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, bir ilimizdeki ilçe ziyaretindedir. Yargıç hariç ilçenin bütün protokolü bakanı karşılamaya gider. İçlerinden yargıcı çekemeyen bir protokol mensubu, bakana “Yargıç sizi karşılamaya gelmedi” diye çekiştirmek ister. Bakan bunun üzerine “Elbette gelmeyecek, o yargıçtır, biz onun yanına gideceğiz” diyor ve adliyeye giderek yargıcı makamında ziyaret ediyor.

ABD’de, avukatların........

© Cumhuriyet