Führer ilkesi ve hukuk - Hamdi Yaver Aktan

Alfred Grosser “Geçmişte yaşanmış olanlar, sadece geçmişte yaşandıkları için şu an katiyen yok sayılamazlar” diyor.

Yirminci yüzyılın ilk yarısında, Hitler rejiminde, hukukçuların bir kısmı “önlem devleti”, “norm devleti” kavramlarını hukuk literatürüne soktular. “Önlem devleti”, daha sonraları “düşman ceza hukuku”nun altyapısını oluşturdu. Hitler, 26 Nisan 1942 tarihli Reichstag konuşmasında, hayatta kalmanın gerekliliklerine artık hukukun emirleri ya da yetkililerinin kazanılmış hakları tarafından ket vurulamayacağını söylemişti. Aynı gün Reichstag da konuşma doğrultusunda aldığı kararda:

“... Ulusun Führer’i, silahlı kuvvetlerin başkomutanı, hükümetin başı ve yürütme yetkisinin sahibi olarak, ... her Almanın uygun görünen bütün yollarla görevini yerine getirebilmesi için yasalara bağlı olmaksızın en yüksek yargıç ve parti lideri konusunda olması gerekmektedir” denilmekteydi.

Aynı yıl, 24 Haziran’ında Nazi amblemlerinin yargıç ve savcıların cüppelerine işlenmesinden yana olduğunu açıklayan Hitler’e yargıçlardan da destek geldi. Bu yargıçlardan en tehlikelisi Roland Freisleri ismini taşıyordu. Üç ciltlik Nazi İmparatorluğu’nun yazarı William L. Shirer, kitabında “ağzı bozuk, rezil bir deli” olarak tanımladığı Freisler, “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” evrensel ceza hukuku ilkesini yok sayan düzenlemeyi çıkarır. “Halkın sağlam vicdanı uyarınca... cezalandırılmayı hak eden bir eylemde bulunan kişi cezalandırılacaktır” artık. Bu da geçmişe yürüyen yasayı olanaklı kıldı.

Adalet Bakanlığı’nda, bakanın emrindeki devlet sekreteri Curt Rothenberger ismiyle anılan memorandumunda “Führer ilkesi”nin ilkelerini “yargı reformu” olarak sundu.

Birinci ilke, “hukuk siyasi liderliğe hizmet etmeli”ydi. İlkenin temelleri Alfred Rosenberg tarafından........

© Cumhuriyet