Devlet geleneği, demokrasi ve vicdan - Halil Sarıgöz

Dün İsmet İnönü’yü aramızdan ayrılışının 52’nci yılında andık.. 25 Aralık İsmet İnönü’yü yalnızca anımsadığımız değil, onu yeniden düşünmemiz gereken bir gündür. Çünkü İnönü, bir biyografinin satır aralarında kalamayacak kadar çok yönlü; bir dönemin değil, bir siyasal ahlakın ve geleneğin adıdır.

İsmet İnönü’yü anlamak, zor zamanlarda iktidarın nasıl taşınacağını, daha da önemlisi ne zaman ve nasıl sınırlandırılacağını kavramakla olanaklıdır. Kurtuluş Savaşı’nın cephelerinden Lozan masasına, tek parti döneminin ağır sorumluluklarından çok partili yaşama geçişin sancılarına kadar uzanan bir çizgide İnönü, iktidarı yalnızca kullanmanın değil, sınırlamanın da sorumluluğunu taşımıştır. Yani gücü mutlaklaştıran değil, denetim altına almaya çalışan bir devlet aklını, geleneğini temsil etmiştir. Bugünden bakıldığında belki en çok da bu yönüyle anlamlıdır, bugünün siyasal ikliminde en çok eksikliğini hissettiğimiz tutum da budur.

İkinci Dünya Savaşı’nın karanlığında Türkiye’yi savaşın dışında tutma iradesi, İnönü’nün en ağır yüklerinden biriydi. Açlık, yokluk,........

© Cumhuriyet