21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz. Adalet, eşitlik, özgürlük ve dayanışma gibi evrensel sosyal demokrat ilkelerin hangi politikalarla yaşama geçirileceğini tarif eden bu metinler, aynı zamanda bir partinin kimliğini, meşruiyetini ve stratejik yönelişini belirler. Bugün CHP’nin hazırladığı yeni program taslağı tam da bu tarihsel çerçeveye oturan bir nitelik taşıyor. Üstelik yalnızca kapsamı ve içeriğiyle değil, zamanlamasıyla da kritik bir döneme işaret ediyor: Türkiye’nin çoklu krizler altında ezildiği, otoriter yozlaşmanın derinleştiği, ekonomik ve toplumsal dengelerin hızla çözüldüğü bir çağda, topluma “yeni bir yön” gösteren bir metinle karşı karşıyayız.

CHP’nin önceki programı 2008 yılına aitti. O dönemden bugüne yalnızca Türkiye değil, dünya da bambaşka bir yere evrildi. Dijitalleşme, iklim krizi, kitlesel yoksullaşma, emeğin güvencesizleşmesi, yükselen otoriter rejimler... Tüm bu değişimler sosyal demokrat partilerin politik çerçevelerini yeniden ele almasını zorunlu kıldı. Dünyada sosyal demokrat programların tarihsel önemini düşündüğümüzde; SPD’nin 1891 Erfurt Programı, İşçi Partisi’nin Beveridge Raporu etrafında şekillenen refah devleti vizyonu, İskandinav sosyal demokrasisinin uzun süreli toplumsal mutabakatları........

© Cumhuriyet