Faşizm nerede başlar?
Faşizm geri mi dönüyor? Ya da dünya “postmodern” faşizme mi kayıyor?
Çok sorulan sorular bunlar.
ABD de Trump’ın ikinci kez seçilme olasılığı bir yandan, Avrupa’da yükselen sağ ile görünürlük kazanan Meloni hükümeti beri yandan, faşizm tartışmaları her geçen gün yeni bir ivme kazanıyor.
Nazizmin pençesinden sürgüne atarak kendisini kurtulan ancak sürgünde mutlu olamayarak yaşamına son veren efsane yazar Stefan Zweig vaktiyle, “Tarihin kanunudur” diye yazmış, “insanlar yaşadıkları dönemlere damga vuran hareketlerin başlangıç noktasını tam göremez, tanımlayamaz, eşiğine mim koyamaz.”
Zweig’ın konu üzerinde düşünmesine neden olan “faşizmi bir hastalık misali başlangıcında, uygarlığın niçin teşhis edip, frenlenleyemediği” sorusu olmuş.
Avusturyalı yazarın, “Faşizmin başlangıcı nasıl tespit edilir?” sorusuna verdiği yanıt aslına bakarsanız, bugün de yaşadıklarımıza ışık tutabilecek bir sözcüğe indirgeniyor: “Propaganda!”
“İnsanlığın vicdanını eriten en güçlü etken propaganda oldu” diyor Zweig.
Hitler için Goebbels bu nedenle vazgeçilmez önemde.
“Propagandadan önce,‘söz’ün yani bilginin gücü vardı” diyor Zweig; “Yalan ve algıya endeksli propaganda o gücü yok edip öldürdü.”
ABD de Trump’ın “post-truth/gerçek ötesi” üzerine inşaa ettiği algı manipülasyonu bugün tümüyle bu saptama üzerine kurulu.
İtalya da popülaritesi gün geçtikçe artan Meloni, Trump’tan farklı biçimde de olsa keza gene tüm ağırlığıyla propagandaya abanıyor.
Meloni propagandasının iki belirleyici ayağı var:
1. İtalya’yı göçmenlerden........
© Cumhuriyet
visit website