Yargı erki, yıldırma aparatı mıdır?

“Yumurta kırılmadan omlet yapılmaz” der, Fransızlar.

Yıllardır sözün ateşinde pişirdiğim omletler kaç kişinin beynini besledi, kaçını zehirledi bilmiyorum. Ama kırdığım yumurtalar çok kızgın olmalı ki 1996’dan beri “en çok dava açılan kadın gazeteci” rekorunu onca yıldır elimde tutmanın dayanılmaz ağırlığını yaşıyor, hâlâ dayanıyorum.

Adliyeleri derme çatma kiralık apartmanlarda ama gerçek yargıçların gerçekten adalet sağladığı zamanlar tanıdım. FETÖ’cü çakma yargıçların hukuku paspas yaptığı ve dürüst, ilkeli yargıçların hakarete uğradığı, sürüldüğü adalet saraylarının da müdavimi oldum.

TSK’nin ve kamuoyunda artık ne adı anılıp, ne esamesi okunan bir dizi bakanın; yazılarıma hapis cezası istemiyle açtığı ağır ceza davalarında yargılandım. Asliye ve hukuk ceza mahkemelerinde savcıların, yargıçların zaten karşılarında görmekten gına getirdikleri sanıktım.

2010’da köşe yazarı olarak döndüğüm Cumhuriyet’te, sivri dilimle gazeteme zarar vermeyeyim diye siyasetçilerden çok az söz ettiğim haftalık Röveşata yazılarımla bile eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, cumhurbaşkanının dünürü ve silah tüccarı Özdemir Bayraktar, kendisi ölünce de oğlu Selçuk Bayraktar’ın sürdürdüğü vb. davalarda yargılandım.

CIA’nın elçisi Fethullah Gülen’in şahsen dava ettiği tek kadın olmak ayrıcalığını yaşadım. FETÖ’nün yamağı Adnan Oktar ve........

© Cumhuriyet