Madem istibdat, cehennem fıtrat

Kurt Singer’in “Casusluğun Üç Yüz Yılı” başlıklı antolojisinde “Meçhul istihbaratçıya öğütlerim” diye bir bölüm vardır:

“Biz casuslar, en çok birbirimizden korkarız. Yalnızızdır, kimsemiz yoktur. Ana baba geride kalmıştır. Yakınlarımız kim olduğumuzu zaten bilmez. Rakiplerden korkarız. Rakipler de bizden. Çünkü kullandığımız alışveriş birimi, insan canıdır. Para değil.

Korku, bir casusluk iklimidir. Sıcak ve kurak yazlar, soğuk kışlar gibi değişken değildir. Mevsimler korkudur. Yakın yoldaşları ölüm ve kuşkudur.

Kuşku, korkunun yongasıdır. Üstüne eklenen zorbalık, eşsiz bir Fransız sosu olur. Her yanımız korku keser.

Üzerimizde o malum pardesüler de yoktur. Uyduruktur. Biz çıplak gezeriz.

Aslına bakılırsa, ne insanlar değişir ne de gerekçeler. Filistinliler hesabına Samson’u gammazlayan Dalila, tarihin ilk casusu sayılır.

Dünyanın tüm askeri okulları hâlâ Alman Generali Carl von Clausewitz’in tarihsel tanısını öğretir: Savaş, siyasetin başka araçlarla devamından ibarettir.

Saptamanın tersi de gerçektir. Barış zamanı siyaset de savaşın başka araçlarla devamından başka bir olgu değildir.

Demek ki casusluk, savaşta ve barışta, daima var olacaktır. Galipler ve mağluplar birbirlerine asla güvenemeyecek, istihbarat örgütleri kuracaklardır. İhanet edecek biri, her zaman bulunur. Gammazlar ve hainler; ister para, ister macera, aşk, kadın vb.........

© Cumhuriyet