1453’te Konstantinopolis’in Osmanlı tarafından fethiyle Doğu Roma’nın tamamen ortadan kalkması, Ortodoks kilise yapılanmasında bir hukuk boşluğu doğurdu. Çünkü Konstantinopolis Patriklerini Roma imparatoru atar, konsiller de imparator tarafından toplanırdı.
Fatih Sultan Mehmet, Ortodokslar ile Katolikler arasındaki husumeti ve Konstantinopolis Ortodoks Patrikhanesi’nin KÜRESEL demek olan “ekümenik” önderlik önemini biliyordu. Doğru bir analiz yapmıştı: Osmanlı’nın yayıldığı ve yayılacağı gayrimüslim coğrafyanın geneli, Ortodokstu. Katolik dünyaya karşı verilecek savaşlarda Ortodoksların desteğini almakta yarar vardı.
Fetihten hemen sonra Konstantinopolis Rum Patrikliğinin varlığını güvence altına almakla yetinmedi, hukuksal alanda daha geniş yetkiler tanıdı. Başpatriği hem Rum Ortodoks Kilise’nin ruhani lideri hem de “Üç Tuğlu Paşa” rütbesiyle Rum Ortodoks “milletbaşı” (etnark) atayarak patrikhaneye salt dinsel değil, kamusal kurum niteliği kazandırdı.
“İsa’dan Sonra”ki takvimde ilk kez, Müslüman bir sultanın emriyle, fetihten hemen sonra Konstantinopolis’te ekümenik konsil toplandı.
1453’teki bu din kurultayının başlıca amacı, Floransa Konsili’nde varılan birlik anlaşmasını reddetmek ve Rusya’yı Konstantinopolis Başpatrikliğinin otoritesine döndürmekti.
Ama Fatih’in akılcı tasarımı, Konstantinopolis Patrikliğinin ne Rusya ne de Ortodoks dünyadaki önderlik........