menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dâhi ve yalnız

182 38
28.07.2024

İnsanlık tarihine damgasını vurmuş pek çok önder var ve her ulus, elbette kendi içinden çıkanı önemseme eğilimindedir. Ben de kuralın dışına çıkmıyorum ve biri yabancı, iki olağanüstü insana özel merakım var: Mustafa Kemal Atatürk ile Napolyon Bonapart.

Oysa, zekâda ve dehada eşit gördüğüm bu iki lider belirgin farklılıklar gösteriyor.

Atatürk, batık bir ülke ve iflas etmiş bir rejimden yepyeni bir ülke yaratmış, yani kurucu. Napolyon Bonapart ise ülkesi Fransa’yı can çekişirken diriltmiş, sonra kendi eliyle batırmış, yani yıkıcı. Başlangıçta ikisi de cumhuriyetçi, asker ve otoriter. Ancak Atatürk, cumhuriyet rejimini kurar ve Türkiye’nin sınırlarını çizerken, kendi sınırlarını da çizmeyi bilmiş; sistemi şahıs üzerine değil devletin devamlılığı üzerine oturtmuş. Napolyon ise önce cumhuriyetçiyken sonra “tek adam” olmuş, emekleyen cumhuriyet rejimini kesintiye uğratıp bir imparatorluk kurmuş; sınırlarını genişletmeye kalkınca da şapa oturmuştur.

Atatürk öldüğünde, Türkiye yasal düzenlemeleri, özgüveni ve taze güçleriyle pırıl pırıl bir ülkedir. Napolyon, İngilizler tarafından Sainte Helene Adası’na ölmeye gönderildiğinde ise Fransa her üç erkeğinden birini savaşlarda yitirmiş; cansız, kansız ve yenik bir ülke.

Ama önderlerin arasındaki bu yapıcılık ve yıkıcılık farkı, Fransa’nın Napolyon’dan bu yana DÜŞÜNCE zenginliğinde sürekli ilerlemesini; Türkiye’nin Atatürk’ten........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play