Bin çile, bir çınar

1970’li yıllarda Stuttgart’ın banliyösü Esslingen’deki Süleymancılar, Kuran kursları açarak, inşa ederek İslama hizmet yolunda olduklarını söylüyorlardı. Saklı amaçları, şeriat devleti kurmaktı. Kuran kurslarını, öğrenci masraflarını gerekçe göstererek bağış, zekât ve fitre topluyorlardı. Makbuzsuz ya da sahte makbuzlarla toplanan yüzbinlerce Alman Markı’nın akıbetini, ne kadarının amaca kullanılıp ne kadarının cebe indirildiğini bilmek mümkün değildi.

Örneğin 1975 Ramazan ayında sadece Sindelfingen Camisi’nden 150 bin mark toplamışlardı.

Bu fiili durum karşısında, üzerime düşeni yapmam gerekiyordu. Vaaz verdiğim tüm camilerde ve konferansa çağrıldığım derneklerde işçilerimize Kuran kursu yapımı, bakımı ya da tadilatı için zekât ve fitre verilmesinin caiz olmadığını, dinde yerinin bulunmadığını; zekâtın, fitrenin ancak ve yalnızca Kuran kursu öğrencileri ile yoksullara verilebileceğini, dini dayanaklarını da göstererek anlattım.

Çabalarımın sonunda, 1976 yılında Sindelfingen Camisi’nde toplanan para 25 bin mark dolayında kaldı.

Aynı yıl Esslingen’deki camide kadir gecesi verdiğim vaazda, Kuranın nüzulü üzerine konuşurken; biri sözümü keserek “Kuran hakkında konuşamazsın, çünkü Kuran düşmanısın” diye zırvaladı. Süleymancı olduğu belliydi. Tekerlerine çomak sokanları Kuran düşmanlığıyla suçlamak, en bilindik yöntemlerinden biriydi.

“Ben Kuran kursu mezunuyum, hafızım, nasıl Kuran düşmanı olabilirim?” deyince; “Kuran kurslarına zekât, fitre verilmez diyorsun!” diye karşılık verdi.

Soğukkanlılığımı korudum. “Tövbe suresi 60.........

© Cumhuriyet