Sadece ekonomik veriler üzerinden bir ülkenin gelişim tablosunu değerlendirmenin doğru olmadığını bir kez daha görüyoruz. Siyasetin ayrıştırma ve gerilimden beslendiği, Cumhuriyet değerlerinin aşındırıldığı, demokratik, laik, hukuk devletinin yara aldığı bir ortamda şiddetin yaygınlaştığına tanık oluyoruz. Kadın ve çocukların bu şiddetin hedefi haline gelmesinin arkasında ise yıllardır süren gerici, baskın eril zihniyetin payı büyük.
Ülkede sadece geçen hafta 10 kadın daha erkekler tarafından hayattan koparıldı. Cinsel saldırı, taciz ve kayıp çocuk haberleri devam etti. Sokakta, evde, okulda, hastanede şiddet artarken uzmanların bireysel silahlanma, silahlara kolay ulaşabilme konusundaki uyarıları alarm verici boyutta. Yaşananlar karşısında “İktidar cephesinin çözümü nedir” sorusunun yanıtı ise tartışmalı... Görünen o ki aileden eğitime, çalışma yaşamına dek “çözüm” anlayışının merkezinde, dayatmacı, dini-maneviyat temelli, kaderci, gelenek-görenek nitelemeleriyle çevrili bakış açısı var.
Diyanet bugüne kadar görülmemiş şekilde milli eğitim, kadın ve aileden sorumlu bakanlıklarla içli dışlı. İmamlar okullarda, “medrese” kavramı daha sık kullanılır halde. Oysa, 1924’te “Öğretim Birliği” yasasıyla medreseler kapatılmış, bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştı. Ne diyelim, o günün bakanlığından bugüne mi...
Yandaşlık-çıkar hesapları üzerinden yozlaşan siyasetin üstüne, bağımsız yargı terazisinin denge bozukluğunu da ekleyin. Tüm bunlar sosyal........