İktidar İzmir’i kilitliyor! |
Güzel İzmir, birçok bakımdan Türkiye’nin öncü kentidir. Yakın siyasal ve sosyal tarihimizde birçok ilk bu güzel kentte yaşanmıştır. O nedenle de her fırsatta, “İzmir Türkiye’nin batıya açılan kapısıdırpenceresidir” diyoruz. İzmirliler olarak da elbette bundan gurur duyuyoruz. İzmir üstüne söylenenlerin, yazılanların altı boş değil. Ya da bu söylemler tesadüfen edilmiş sözler değil. İzmir’in, Ege’nin, yalnızca ulusal kurtuluş ve Cumhuriyetin kuruluşundaki misyonu bile başlı başına bir destandır. İşte bütün bu tarihsel, siyasal ve kültürel özellikleri nedeniyle, İzmir’in günümüzde de öncü bir kent olmasını istiyor ve bekliyoruz.
Yalnız son dönemlerde İzmir’in ve İzmirlinin bir bakıma cezalandırıldığına tanık oluyoruz. İzmir’e adeta “üvey evlat” muamelesi yapılıyor! Uzun süredir işbaşında bulunan siyasal iktidara karşı muhalefet eden; ister yerel isterse genel olsun hiçbir seçimde iktidar adaylarına geçit vermeyen İzmir, bir anlamda siyaseten cezalandırılıyor! Bu cezalandırma da en çok yatırımlar konusunda ortaya çıkıyor. İzmirliden toplanan vergiler hak ettiği ölçüde İzmir’e yatırım olarak dönmüyor. Ülkenin diğer büyük kentleri, özellikle de iktidarın yerel yönetiminde bulunduğu kentlerle karşılaştırıldığında, bu durum daha iyi anlaşılıyor.
Bu olumsuzluklara en çarpıcı örnek, muhalif yerel yönetimlerin yatırımlar için buldukları uluslararası krediler bile zamanında onaylanmıyor. Başta büyükşehir başkanı Cemil Tugay olmak üzere, yerel yöneticiler ve muhalif siyasetçiler, her fırsatta bu konuyla ilgili örnekleri kamuoyu ile paylaşıyorlar. Hele İzmir’in üç ivedi ve büyük sorunu var ki bunlar için mutlaka merkezi yönetimin devreye girmesi gerekiyor. Bu sorunları su sıkıntısı, körfez kirliliği ve ulaşım problemi olarak sıralayabiliriz. Her üç konuda da başlıca sorumluluk merkezi iktidar ve ona bağlı kamu kurumlarında iken sorunların sorumluluğu yerel yönetimin üstüne yıkılmaya çalışılıyor. Mali sıkıntının nedeni Her yatırım yılı başında İzmir’in bekleyen önemli yatırımlarının programa alınmayışı, İzmirliyi üzüyor. İnsan “bu güzel kentle acaba dalga mı geçiliyor” diye düşünmeden edemiyor. Halkapınar Otogaraj hattını, ikinci çevre yolu yatırımlarını bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Bir başka önemli konu yerel yönetimlerin içinde bulunduğu mali sıkıntılar. Yerel yönetimler de özünde bir kamu kurumu olduğu ve kamu hizmeti verdikleri halde, muhalif olmaları nedeniyle siyasal ayrımcılığa uğruyorlar. Kamu hizmetini aksatacak........