İçinde birçok ders barındıran 31 Mart yerel seçimlerini geride bıraktık. Ana muhalefet partisi CHP bu seçimlerde 1977 yılından bu yana ilk kez yüzde 37.76 oy oranıyla birinci parti oldu, ekonominin ve nüfusun yoğun olduğu büyük kentlerin çoğunda belediye başkanlıklarını kazandı. 22 yıldır iktidarda olan AKP ise yüzde 35.48 oy oranı ile tarihinde ilk kez ikinci parti konumuna düştü. Seçmenlerin, belediyelerin ve iktidarın faaliyetlerini sorgulayarak ve akıl süzgecinden geçirerek bir tercihte bulunduğunu varsayarsak, bu sonuçların sürpriz olarak değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca bu seçimde, yerel yöneticiler seçildiği için kimlik, inanç, değerler ve korkular üzerinden yaratılan sosyal ve siyasal kutuplaşmaların çok etkili olamadığı anlaşılıyor.
Son yazımda, Türkiye’de servet ve gelir dağılımındaki büyük bozulmanın ve yurttaşların önemli bir bölümünün zar zor geçinebildikleri üzerinde durmuştum. Türkiye’de enflasyon bütün makroekonomik dengeleri altüst etmiş, orta sınıfın gelirleri erimiş, serbest meslek faaliyeti yürütenlerle birlikte sadece mavi yakalılar değil beyaz yakalılar da yoksullaşmış bulunuyor. Bilimsel ve kaliteli eğitime erişim, dar gelirlilerin çocukları için artık mümkün olamaz hale gelmiş durumda. Evi olmayanların, ev sahibi olmaları hayal olurken kiracı olarak kalmaları bile kolay görünmüyor. Çok övünülen sağlık hizmetlerine erişim hem zorlaşmış hem de maliyetleri geometrik olarak artmış bulunuyor. 20 Mart’ta “2024 Dünya Mutluluk Raporu” yayımlandı. Buna göre........